Kütüphaneye aradığı cildi bulabilmek için gelen Hilleli Mehmet Efendi(Fuzuli) , başına geleceklerden habersiz araştırma yapar. Bu sırada kütüphaneyi Kanun Koyucu’nun isteği üzerine teslim almaya gelen Celalzade Mustafa'nın sesi kütüphaneye doğru yaklaşır. Bağdat İlimler Akademisi'nin Süryani kütüphanecisi, Fuzuli'ye yaklaşır ve ona kabzası çift boynuzlu, çatal dilli bir yılanbaşı şeklinde yapılmış, üzerinde değerli taşların, pırlantaların bulunduğu ve Fuzuli'nin anlamadığı dilde yazıların olduğu hançeri ona uzatır. Ona '...ölmesini bilenler için hançer hayat demektir; ve aşkı bilen biri için yedi gerçek sır vardır, ona sahip olan dünyaya hakim olur.' der ve emanetini korumasını ister. Sonra etkisini sonradan gösterecek olan yüzüğündeki zehri içer. O sırada Celalzade Mustafa içeri girer ve Kanun Koyucu adına kütüphaneyi teslim alır. Orada Fuzuli ile tanışır, sohbet eder ve onu evine davet eder. Fuzuli’ye yıllardır dilden dile anlatılan Leyla ile Mecnun hikayesinin, bir de onun gibi usta bir şair tarafından kaleme alınmasını ister. O da bu fikri düşüneceğini söyler. Sonraki günler Fuzuli kütüphaneye gittiğinde, kütüphane bekçisinden duydukları karşısında telaşlanır. Ondan Süryani kütüphanecinin öldüğünü ve onu şimdiye kadar birkaç kişinin daha sorduğunu öğrenir. Fuzuli korkar ve elindeki hançerin önemini kavramaya başlar. Hançeri inceler ve hançerin üzerindeki yedi taşa aynı anda basınca hançerin kabzasından üzerinde harflerin olduğu, deri parçasından oluşan bir şerit fırlar. Hilleli bu şeridi alır ve hançeri kaldığı medresenin bahçesindeki ağacın dibine gömer. Deri şeridi de matarasına bağlar. ...