Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

264 syf.
·
Puan vermedi
Kitap menzilcilerle başladı. Özellikle sağlık bakanlığında dönemin eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın tarikat üyesi olması hatta sürekli menzil liderine danışmasından bahsediliyor. Bu tarikatın özellikle hükümetin Fetöyle boşalan cemaat kontenjanını doldurduğu söyleniyor. Öyle ki polis kolejlerinde vird getiren polislerin çekilmiş fotoğrafları var. Menzil tarikatı ise daha çok Sağlık Bakanlığı ve sağlık üzerine yoğunlaşmış halde. 15 Temmuz sonrası tarikatlara destek hükümette soru işareti olsa da 24 Haziran sonrası tekrardan yeşil ışık yanmış. Öyle ki cemaate üniversite kurma izni gazetede yayımlanıyor ve Semerkand Bilim ve Medeniyet Üniversitesi adı altında üniversite kurulma onayı geliyor (Kapatılan onca cemaat üniversitesinden akıllanmamışçasına) üniversitede tıp, eczacılık, diş, sağlık bilimleri gibi alanlar var. Menzil tarikatı Sağlık Bakanlığı’nda o kadar yoğun olarak bulunuyor ki kimi ilaç patentleri, onaylarını da yine ellerinde bulunduruyor. Menzilci olmayan Müezzinoğlu’nu hareket ettirmeyip Recep Akdağ’ın geri gelmesini zorlayışları net bir şekilde gösteriliyor. İş sadece sağlıkta bitmemiş, tabi ki adalet de var. Öyle bir konuma bürünüyor ki menzile bağlı hakimler fetöcüleri attırıyor. Fetöcüler, menzilcilere kumpasla şikayet etmeye çalışıyor. Fi Yapı patronu ve menzilci hakim arasında dönen rüşvet bahsediliyor. Menzilci hakim aldığı rüşveti mescitte saydıracak kadar aşağılık. Devlet ise fetöcülerin yardımıyla menzilci hakimin rüşvetini ortaya çıkarıyor. Hakim ise bir nevi Robin Hood’luk yapıp sofi(yani tarikat üyeleri) kardeşlerine yardım yaptığını yanlış olmadığını söylüyor. Hükümetin cemaat sevdası Uğur Mumcu dönemlerinden beri sesi gelen tehlikenin 15 Temmuz’la kalmamasının tekrardan tekerrür etmesinin de ihtimali net bir şekilde görülüyor. Menzil’in de Süleymancılar’ın da, Nakşi’ler de bu ülkenin terör örgütleridir. Hükümet ise bu konuda FETÖden sonra bile hala akıllanmamış gözüküyor. Bugün dahi sonu getirilmelidir. İçine HAVELSAN’ı da alan NATEK kurucuları ve Fetö bağlantısı anlatılmış. Bu Fuat Avni mevzularından aşina olduğumuz bir acı gerçek. Seçsis sistemi, hatta özel sistemlerin Fetö mensuplarının kontrolünde olması büyük hatalardandı. 20 Temmuz 2018 tarihli bir gözaltı kararındaki FETÖ bağlantıları oldukça ilginç; Eyüp Ensar Çelik üzerinden yürüyen dava. Eyüp Ensar öyle bir adam ki Erdoğan ile fotoğrafları, yakın temasları bile var. Gürültülü başlayan dava yargıdaki Fetöcüler açısından da önemliymiş. 6 yargı mensubu gibi sayı da veriliyormuş fakat nasıl oluyor ki bu hakim ve savcıların isimleri dosyalardan siliniyor. AA’da büyük FETÖ Borsası diye başlayan davada herkes teker teker tahliye edilmeye başlanmış. Tek soru neden? Yargıda Fethullahçı olmadığını kanıtlamak için Hakyolcuyum (diğer deyişle Milli Görüşçüyüm) demenin absürtlüğünden ve yargıda cemaat liderlerinin görüşlerine şahit niteliğinde değer verildiği anlatılıyor. Evet 21.yy’da 2019’da ve Türkiye Cumhuriyeti’nde. Eğer ki azılı bir Fetöcüyseniz bile Bilal Erdoğan ile ortak olmanız sizi birçok beladan kurtarabilir konusu da kitapta 120-160 arası Bilal Erdoğan’ın bağlı olduğu vakıflar ve TUSKON üzerinden çok güzel anlatılmış.TUSKON üzerinden özellikle Nurettin Eroğlu üzerinden yürüyen FETÖ davası ayrıntılarıyla anlatılmış. Zaman gazetesi hisse devirleri, Bank Asya hesapları, KHK ile FETÖden atılan polislerin çocuklarına burslar vb. gibi 2013 sonrası bağlantılara rağmen sanık olamamış. Benzer olarak LC Waikiki CEO’sunun TUSKON’da FETÖ’ye bağlı derneklerden Floryalı İşadamları Derneği’ne para aktarımları belgelenmiş ama bu kişilere hiçbir şey olmamış. Fetö davaları ne ilginçtir ki TUSKON’u teğet geçmiş. Kitabın en çarpıcı yerlerinden biri ise “FETÖ’nün kurtarıcısı yargıtayın başında” başlıklı yazıydı. İsmail Rüştü Cirit üzerinden dönen yargıtaydaki iğrençlikler ve gözün rahat görebileceği şekilde adaletsizlikler kanıtlarla sıralanıyor. Özellikle belediyeler konusunda bile tarikat ve cemaatlere aktarılan paralar dudak uçuklatırken bütçesi yetmeyen Diyanet İşleri Başkanlığı’nda da bi Fetö parmağı çıkmasa garip olurdu. Mevcut DİB Ali Erbaş’ın Fetöcülerle nasıl iş tuttuğu olabildiğince açık anlatılıyor. Bu değerli çalışmayı yapan Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivanoğlu’na teşekkür etmek haricinde denilecek tek bir söz kalıyor; “Geldikleri gibi giderler.”
Metastaz
MetastazBarış Terkoğlu · Kırmızı Kedi Yayınları · 20193,789 okunma
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.