KOLAYSA TOPLAYIN KÜLLERİMİ AVUÇLARINIZA..
ÖLÜMDEN KANATLAR YAPIN BANA KOLAYSA!..
Kendisinden başka her şeyi anlamsız kılan, acı gibi yakıcı, buz gibi soğuk, bilinmezlik gibi ürpertici, ayrılık kadar hain ve hayat kadar yalan, uzun bir yolun sonunda, giden ne hissediyor, asla bilemeyeceğiz ölmeden.
Ama kalan, pişmanlıklarıyla, keşkeleriyle, yaşanmadan avucunda ufalan hatıralarıyla, özlemleriyle, kaybedişleriyle, gidenden daha fazla acı çekiyor bence.
Sürekli hatırlıyorsun, keşke unutsam, diyerek..
En çok da çaresizlik içini kavururken, söylemediğin sözler, gözlerine bakarak, ellerini tutarak, mis gibi kokusunu içine çekerek geçiremediğin her dakika, kordan çiviler çakıyor sol yanına.
Hele de ölümüne şahit olduğun annense..
Saçlarını hayal ediyorsun mesela. Aynaya baktığında hep aklına geliyor, acaba ona benziyor muyum, diyorsun.
Ve birileri anne dedikçe, öfkeyle karışık buruk bir acı yapışıyor damağına. Ben de anne desem.. duyar mı acaba.. diye..
Evladının gözünden, zaman zaman uyuşamamış, ortak noktaları pek olmamış, hep araya biraz uzaklık girmiş olan bir annenin, kansere yenilip ölmesine kadar geçen süreci okuyoruz.
Ki ölüm, hep zamansızdır aslında. Mutlaka geleceği bilinen davetsiz misafirdir. Onu katlanılabilir kılan bir gün bizim de yaşayacağımızı bilmektir. Sıkı sıkıya bağlandığımız bu dünya, sevdiklerimiz, bizim olan her şey, kayıp giderken avuçlarımızdan, varlıkla yokluk arasındaki ince çizgide, her şey anlamını yitirir..
Bu kitap ;
Kıymetini bilmediğimiz vakitleri anlatıyor.
Acaba şöyle olsa yaşar mıydı, diye sıraladığımız pişmanlıklarımızı anlatıyor.
Dayanılmaz acıların eşiğinde hayatta kalması ölümden çok canını yakan hasta insanları anlatıyor.
Kanseri anlatıyor.
Ölümü anlatıyor.
Çaresizliği anlatıyor.
Anneyi anlatıyor..
Keyifli okumalar..