"BEN BİRİSİYİM AMA KİM? KİM?"Bazen hiç kimse, bazen yüzbinlerce kişiyim.
Kendim için hiç kimse, herkes için birisiyim.
İnsanın içinde yaşadığı bedene yabancı olduğunu farketmesi, her şeyi alt üst edebilir. Ve tam olarak buradan başlıyor hikaye. Deliliğe doğru koşar adım ilerleyen enteresan bir kahramanı var.
Kendine ait olup olmadığına emin olamadığı bir görüntüyle köşe kapmaca oynarken, kendini bulmak için parçalara bölünmesi ya da kendinden çıkıp özgür olması gerekiyor.
Özgürlük ve yalnızlık..
Bensiz, ben olmadan bir yalnızlık. Eğer beni kapsamıyorsa yalnız kalan kim peki?
Benden hiçbir iz göremeyecek kadar yalnızlık. Nerede ve kiminle olursam olayım gerçek yalnızlık.
Mümkün müdür acaba?
Başkalarına tanıdık, kendine yabancı olmak, kendini kendinden ayrı olarak tanımak insanın en derin kuyusudur.
Cevaplanamayan ve cevaplanması olası görülmeyen pek çok soruyla dolu bir kitap. Bireyin çırpınışlarını, ait olmaya karşı direncini, inadını anlatıyor yer yer.
"Karım benim dudaklarım aracılığıyla başka birini öpmüyor muydu? "dediği yerde, kendine yabancılığın şiddetini hissediyorsunuz.
İçimdeki ben 'in varoluşuna ben sebepken, onu kendi elimle istediğim hale getirmişken, dışımdaki benin bana yabancı kalmasının sebebi, onun varoluşunda irademin olmamasıdır.
Okurken aklınıza Sartre' nin önce var olup kendi özünü şekillendiren tek varlığın insan olduğu yönündeki fikirleri geliyor.
Kendi varlığını ve benliğini nereye istersen oraya koyuyorsun, istediğin şekle sokup istediğin hedeflere yönlendiriyorsun ama başkalarının gözünde beliren sen 'e müdahale etmek, şekillendirmek elinde değil.
Yazar bomba sorularla karşınıza dikiliyor.
"İntiharı düşünen birisi, neden kendisi için değil de başkaları için ölü olduğunu hayal eder? "diyerek bambaşka bir açıdan olaya bakmanızı sağlıyor.
Gerçek olduğuna inandığımız, kendimizin biçim vererek varlık sınırına getirdiği pek çok olgunun, bir anda yıkılıverecek kadar boşluğa asılı olduğunu farkediyoruz.
Ben - bana göre
Ben - sana göre
Sen - bana göre
Sen - sana göre
Yani baş başayken bile dört kişi oluyoruz aslında.
Hem kelimeler bile hepimiz için farklı anlamlar ifade ediyorken, hepimizin görme biçimi farklıyken, algılarımız nasıl aynı olabilir? Hepimizin içinde farklı gerçekliklerimiz var.
Bazen hiç kimseyiz.
Bazen yüzbinlerce kişiyiz..
Keyifli okumalar.. :)