Bu eseri edebi bir eser olarak okuyan kişi; Moscarda, karısı Dida, köpeği, iki yardımcısyla birlikte bir tefecinin hızlandırılmış delirme sürecini okuyacaklarıdır.
Kitabın kahramanı olan Moscarda’nın hayatını otsu bitkiler gibi yaşadığını, başladığı üniversiteler dahil hayatında hiç bir şeyi sonuca ulaştıramadığını, babasından kalan yüklü para ve bankalaşmış tefeci kurumuyla dünyevi bir sorunu olmaksızın yaşadığını, karısının kendisine komik Genge lakabını takmasını, durmaksızın çalışan iki yardımcısının kendisine hiç iş düşürmeden onu rahat ettirdiklerini, en büyük etkinliğinin ise karısının köpeğimi gezdirmek olduğunu, amaçsızlık hissiyatının karakteri üzerinde ki yıkıcı etkisi sonucu evinden karısına, işinde yardımcılarına kadar herşeyini kaybetmesini bu arada giderek delirdiğini kimi zaman komik, kimi zaman hüzünlendirici şekilde okuyacaklardır.
Bu eseri bir edebi eser olarak değilde bir psiko-sosyolojik analiz olarak okuyanlar ise bambaşka bir şey okuyacaklardır.
Bir analiz olarak okuyanlar; 1925 yılında yani birinci dünya savaşı çoktan bitmiş olsa da yıkıcı etkilerinin hala yaşandığı, dünya savaşı bitmiş olsa bile dünya genelinde siyasal ve ekonomik huzursuzlukların devam ettiği, varlıklı olmanın önemli olmasına rağmen aslında çokta önemli olmadığı bir dünya düzenini anlatmaktadır.