Bu kitabı okurken Paulo Coelho’nun neden uluslararası bilinen ve sevilen bir isim olduğunu anladım. Simyacı dışında başka bir kitabını okumamıştım, bu ikinci oldu ve çok güzel bir lezzet bıraktı damağımda. Sıkmadı, yormadı, “vaktimi boşa mı harcıyorum acaba” düşüncesine kapılmama bir saniye bile izin vermedi ve hikayenin tadını kaçırmadan dozunda bir yerde yumuşak bir biçimde sonlandırdı. Yani eğer diğer kitapları da böyleyse, yine bulursam okurum ben Coelho’yu
Olayların geçtiği yerlerin sürekli değişmesi, okuyucuyu (yani beni ) farklı milletlerden pek çok karakterle ve kültürle tanıştırması ve hikayede İstanbul’un da yer alması kitabı benim açımdan keyifli kılan diğer özellikleri oldu. İyi kurgulanmış ve yazılmış bir yol hikayesi okumak zaten keyiflidir ya, işte bu rengarenk bir yol hikayesiydi. Bu bakımdan da çok güzel bir seyahat eşlikçisi (Aslında bana da çok güzel eşlik etti; geçen yıl Köln’e giderken uçakta başlamış, ancak ne yazık ki seyahatim esnasında hastalanınca o zaman bitirememiştim.)
Sözün kısası, ben Hippi’yi sevdim, en ufak bir merak veya yakınlık duygusu içindeyseniz şans vermenizi dilerim. Umarım bana olduğu gibi size de iyi gelir