“Ötede, Kazak bozkırının kıyısında, hasat mevsiminin akşam güneşi bir tandır ağzı gibi, bitkin, ölgün son alevlerini yayıyordu. Gökyüzündeki uçucu küçük bulutları bir yangın aleviyle renklendirip, alçak yerleri şimdiden karanlıklara gömülmüş mor bozkırın üzerine son parıltılarını vuruyor ve ufkun gerisinde yavaş yavaş kayboluyordu. Cemile batan güneşe, coşkun, tatlı bir neşe ile bakıyordu.”