Peygamber (s.a.v.)
Velîd’le yalnız konuşabileceği bir fırsat buldu.
Fakat onlar sohbete dalmış bir haldeyken, henüz
İslâm’a girmiş kör bir adam yanlarından geçti;
Peygamber (s.a.v.)’in sesini duyunca orada
durup kendisine Kur’ân’dan bir bölüm
okumasını rica etti. Biraz sabırlı olması ve uygun
bir zaman beklemesi söylendiğinde kör adam o
kadar ısrar etti ki, sonunda Peygamber
hiddetlendi ve yüzünü çevirdi. Sohbeti yarıda
kesilmişti; fakat bu bölünme hiçbir kayıba sebep
olmadı, çünkü Velîd zaten, mesaja, ümitsiz
denebilecek derecede kapalıydı.
O anda şu sözlerle başlayan yeni bir sûre nâzil
oldu:
“Surat astı ve yüz çevirdi; kendisine o kör
geldi diye”
Vahiy şöyle devam ediyordu:
“Fakat kendini müstağni (hiçbir şeye ihtiyacı
olmayan) gören ise, işte sen, onda ‘yankı
uyandırmaya çalışıyorsun.’ Oysa, onuntemizlenip arınmasından sana ne? Ama koşarak
sana gelen ise, ki o ‘içi titreyerek korkar’ bir
durumdadır, sen ona aldırış etmeden
oyalanıyorsun.” (Abese: 5-10).