Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

214 syf.
9/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Yaban, bir 'Yaban'ın hikayesi. Çanakkale Savaşında bir kolunu kaybetmiş olan Ahmet Celal isimli bir yedek subayın gözünden İstanbul işgal edildikten sonra ikamet etmek zorunda olduğu bir Anadolu köyünün ve köy ahalisinin Milli Mücadele'ye karşı tutumu anlatılır. Anadolu da böyle bir köy var mıydı bilemiyorum ama maalesef yüksek ihtimalle vardı, savaştan bıkmış ülkenin yok olması tehlikesine rağmen tek derdi kendi ekinleri olan bir köy ve ahalisi. Köy halkının savaşa, devlete özellikle Milli Mücadele'ye karşı kayıtsız hatta negatif tavırları Ahmet Celal'i çıldırtır. Bazı durumlarda köy ahalisinin hayvandan farksız olduğunu dile getirir ki hak verdiğim noktaları vardır. Bu Türk entelektüeli ile halk arasındaki çatışmanın nedenlerinden bazıları için kitapta şöyle bir diyalog geçer: 'Mehmet Ali’ye soruyordum: “niçin her şeyim senin hemşehrilerinin bu kadar tuhafına gidiyor?” diye. bu durumu önceden inkar etmeye çalışan Mehmet Ali dayanamayarak şöyle cevap verir: “beyim, her gün tıraş olmayıver. beyim, bu dağın başında sabah akşam dişlerini fırçalamak neyine gerek… beyim, bizde saçlarını yalnız kadınlar tarar. beyim, geceleri, sabahlara dek mırıl mırıl ne okuyup duruyorsun? seni büyü yapar sanırlar.” ' Tıraş olmak, diş fırçalamak, saç taramak ve kitap okumak işte bir topluluğu ikiye ayırabilecek nedenler bu kadar az ve basit. Bu eser özelinde yazar hakkında Anadolu halkını küçümsediği yönünde yorumlar yapılmıştır ki bu olağan bir durumdur fakat aynı arkadaşlar Yakup Kadri'nin köy halkının bu durumunun asıl sorumlusunun Türk aydını olduğunu ifade eden şu cümleleri okumamışlar mıdır? ".. Bunun nedeni Türk aydını, gene sensin! Bu viran ülke ve yoksul insan kitlesi için ne yaptın? Yıllarca, yüzyıllarca onun kanını emdikten ve onu bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra, şimdi de gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun. Anadolu Halkının bir ruhu vardı, nüfuz edemedin! Bir kafası vardı aydınlatamadın. Bir vücudu vardı; besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı; işletemedin. Onu, hayvani duyguların, cehâletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın. O, katı toprakla kuru göğün arasında bir yabani ot gibi bitti. Şimdi, elinde orak, buraya hasada gelmişsin. Ne ektin ki, ne biçeceksin? Bu ısırganları, bu kuru dikenleri mi? Tabiî ayaklarına batacak. İşte, her yanın yarılmış bir halde kanıyor ve sen, acıdan yüzünü buruşturuyorsun. Öfkeden yumruklarını sıkıyorsun. Sana ıstırap veren bu şey, senin kendi eserindir, senin kendi eserindir." Aslında yukarıdaki cümleler yıllardır içinde bulunduğumuz durumun özeti değil midir? Bizim aydınlarımız değil midir yıllarca kendi halkını aşağılardan aşağı gören peki bir de karşı taraftan bakalım 'Yunan savaş uçaklarının semamızda uçması için' "onlar sayesinde artık kargalar ekinlerimize zarar veremiyor" tarzında bir güzelleme yapabilen halk kitlesi için münevverlerimiz ne yapabilirler? Günümüzde de bu aydın-halk çatışmasını aşabildiğimiz kanaatinde değilim. Münevverlerimiz hala halkı hakir görmekte halkımız ise hala münevverlerimizi düşman bellemektedir. işte bu iki kutup iletişim kurabildiği an Gazi Paşa'nın işaret ettiği 'muasır medeniyetler seviyesi'ne ulaşabiliriz. Tavsiye olunur.. "İnsan, hayvanların en iğrenç olanıdır." "Yalnızlık dinmeyen bir sızıdır." "Günler ne uzun, aylar ne kısa!.."
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202144,2bin okunma
·
14 görüntüleme
Rümeysa okurunun profil resmi
"Sana ıstırap veren bu şey, senin kendi eserindir." Çok güzel bir tahlildi, kendi adıma müteşekkirim 💐
Adem Güzelyurd okurunun profil resmi
Evet, Yakup Kadri yıllardır süren bu çatışmayı tek cümle ile çok güzel özetlemiş. Bizde müteşekkiriz kendisine.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.