Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

170 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Hay Bin Yakzan (Diri oğlu) Çevirmenin giriş bölümünde belirttiği üzere eser ilk yayınlandığı dönemde -13. yüzyılda Ortaçağ Avrupası- keşişlerin, hristiyan dünyanın başucu rehberi oluyor. Biz de ise ilk çevirisi 20. yüzyılda, 1920’lerde (tam 700 yıl sonra) yapılıyor. Muhtemelen içerik olarak Tanrı’yı, varoluşu, evreni sorguladığı (“sorgulama, sadece denileni yap!”) için insanları küfre götürüp dinden çıkartabilir diye yüzyıllar boyunca yayınlatılmamış, gözardı edilmiş olabilir. Tabi bu durum matbaanın bize Avrupa’dan 200-300 yıl sonra geldiği düşünüldüğünde normal (!) kabul edilebilir. Kitap iki bölümden, iki farklı gözden Hay Bin Yakzan hikayesinden oluşuyor. Yani İbn-i Sina’nın Hay Bin Yakzan’ı ile İbn-i Tufeyl’in Hay Bin Yakzan’ı. İbn-i Sina’nın İbn-i Tufeyl’e, her ikisinin de Robinson Crusoe’nun yazarına ve bu konudaki başka birçok esere de ilham olduğu bir gerçek. Burada şunu da hemen belirtmekte yarar var. Felsefe eğitimi hiç görmemiş iseniz veya felsefeye ilişkin bir merakınız, bilgi kırıntısı yoksa kitap sizi sıkabilir. Kitabın hakkından gelmek için felsefe bilgisi, kavram bilgisi gerekiyor. Özellikle ilk bölümü (İbn-i Sina) sizi sıkabilir bununla birlikte ikinci bölüm (İbn-i Tufeyl) daha anlaşılır. İbn-i Sina bölümünde sık sık dipnotlara gözatmak zorunda kaldım şahsen. Bence kitabı okurken rahvan bir hal almanız kitaptan sıkılmamak adına iyi bir yol olur. Bolca not almakta, birçok cümleyi üzerinde düşünerek hazmetmekte, google veya eliniz altında bulunan bir sözlüğe bakmanızda yarar var.(kitapta o kadar yabancı kavramla karşılaşıyorsunuz ki trafiğe yakalanmış gibi rölanti ve ara gazı ile dur-kalk gitmek zorunda kalıyorsunuz). Kitap 2-3 günde okunacak sayfa sayısına sahip ancak içeriğe bakılırsa öyle “okudum bitirdim” denilecek bir eser değil. Tekrar tekrar üzerinde düşünülmesi gereken ifadeler, cümleler, kavramlar var. 1 hafta gibi bir sürede üzerinden geçtim ve de notlarımı aldım. Aldığım notlar üzerine araştırıp, bu yöndeki başka eserlerden de faydalanıp kitabı tekrar okumayı düşünüyorum. İbni Tufeyl’in Hay bin Yakzan’ında ana karakter Hay canlıları,dünyayı,evreni, Tanrı’yı sorgularken, diğer taraftan insanoğlunun nasıl medeni hale geldiğine, geliştiğine (inkişaf dedikleri şey) ilişkin kronolojik olarak serüven tadında kısa bir anlatım, bir bölüm de mevcut. Merak, sorgulama, araştırma, deney, tekrar, bilgi, keşif ve icat ! Kitabın kahramanı Hay’da bu haller çocukluk döneminin sonlarında annesinin (hikayeye göre onu bakıp büyüten Geyik. -İntak sanatı-) ecel kavramına yenik düşmesi sonrası başlıyor ve kalan ömrü boyunca da düşünen, sorgulayan, araştıran, keşif ve neticesi icat eden, üreten bir biri oluyor. İlk olarak birebir temas/etkileşim halinde olduğu ve kendisini iyi ve kötü (pozitif, negatif) yönlerden etkileyen çevresindeki canlılar, nesneler üzerindeki gözlem ve incelemelerinden hayatını kolaylaştıran savunma, barınma, yiyecek aletleri, giysileri keşfediyor. (tek bir misal vermek gerekirse) Ateş’i bulması örneğin. Ormanda çıkan bir yangın neticesi hayvan etlerinin kızarmış halinin daha lezzetli olduğunu keşfediyor, kendi çapında deneyler yapıyor ve ateşin üzerine atılan her şeyi yakıp yok ettiğini fark etmesi üzerine “Tanrı bu olabilir mi” sorusuna yöneliyor Hay... Hikayenin bundan sonrası...(karnını doyurmayı öğrenip, hayvanlara, doğaya karşı bir nebze daha üstün hale geldikten sonra ) Kafasını göğe kaldıran Hay çevresinde olup biten onca şeyi, evreni, üstün yaratıcıyı sorgulamaya başlıyor... Burada acizane şu tespiti yapmak istiyorum. İşin felsefe kısmını, evren, yaratılış, maddenin oluşumu, tanrı nerede ve biz neresindeyiz...vs. bir kenara/bu konuda üstad 1000k üyelerine bırakıp (ki değerli tespitler yapılmış) insanoğlunda sorgulama yeteneğinin atıl bırakılmasına dikkat çekmek istiyorum. Günümüz kapitalizm sistemi içinde köleliğe layık görülen kesim (“benim gibi düşünüp yaşamıyorsun !”) karnını doyurma derdinden kurtulup bir türlü hayatı sorgulama, gerçeği arama, doğruyu bulma aşamasına gelemedi. Özellikle savaş, fakirlik, istikrarsız siyasi ortam (yaşanılacak vatan, gelecek kaygısı) ve günübirlik yaşam mücadelesi (bugün de doyabilirsek ne mutlu) gibi olguların daha çok İslam coğrafyasında (ki buna sosyalistleri veya kapitalizm karşıtı kesimleri de ekleyebiliriz) tezahür etmesi tesadüf eseri veya akılsız insan topluluğunun (cahil, yobaz yaftası vurulan aynı zamanda tanrının enerji kaynaklarını bol bol bahşettiği 3.dünya ülkeleri, orta ve güney amerika, afrika, mezopotamya ve orta asya bölgesi insanları geliyor) bir arada olmasından değil, sorgulamayan bireyin kendi eliyle düştüğü acziyet ile birlikte yarın bir gün tekerine çomak sokulmaması için kendince tedbir aldığını düşünen gücü elinde bulunduranların sistematik olarak bu kesimin düşünce ve inancına olan ambargosunun sonucudur. (Düşünmeyen, sorgulamayan insan en verimli ve en uysal köledir onlar için) Kapitalizm havuzunda yüzen kesim ise bu konuda doğuştan şanslı olduklarından olsa gerek muhtemelen hayatları boyunca hiç bir zaman sorgulama gereği duymayacaklar ta ki denizin bittiği yerde (herşeye sahibim ancak mutlu değilim) psikolojik çıkmaza girene kadar. Felsefe alanına ilgi duyanların, varoluşa ilişkin sorgulama yapmak, bir kapı aralığı açmak isteyenler için bir başlangıç kitabı olabilir ancak bence burada kalmayıp benzer kitaplarla bilgiler harman yapılmalı (Felsefeye Giriş ve Hikmetin Yapıtaşları-Douglas J.Soccio, Varolmanın Boyutları-William Chittick, İslam Felsefesi, Tarih ve Problemler-M.Cüneyt Kara..vb.)
Hay bin Yakzan
Hay bin Yakzanİbn-i Sina · Yapı Kredi Yayınları · 20214,651 okunma
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.