Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Genelev Mektupları
I. Tenime yabancılaştım, etime Göğsüme kollarıma kalçalarıma Bacaklarıma yabancılaştım. Saçlarım o eski güzelliğini Çoktan yitirdi Şimdi yalnız bilmem neden Zaman zaman yüzüme vuran Bir utancı perdeliyor sadece. Oysa önceleri oysa eskiden Salınca tarakları tel tel Düşler ülkesinden sevgiler ülkesinden Yağmur serinliğinde, incecik Yumuşacık bir el Bulutlardan yüreğime kayardı. Gözlerim kaçamak bakışlarda Kirpiklerim kırık Boynum bir çocuğun pembe ağzında Ürperdikçe uzardı. Dudaklarım dersen, dudaklarım Öptüğüm aynalarda kaldı. Tenime yabancılaştım, etime Acıma sevincime insan yanıma Kendime yabancılaştım. II. Giysiler alırım nedense Nerelerde ne zaman giyeceksem Bir eski alışkanlık işte İlk gençlikten kalma. Oysa bir dantel külot bir gecelik Çok bile. (Şimdilerde sutyeni de çıkardık) Giysiler alırım giyilmez Çıplaklığıma. Arada bir çarşı pazar Doktor dönüşleri daha çok Eser de aklıma Çocuğuna çeşit çeşit Kazaklar örecek Evcimen bir ev kadını gibi Yün alırım şiş alırım tığ alırım Nasıl sevinirim bir bilsen Nasıl mutlanırım. III. Bu insan başları sıra sıra Bu kalabalık Camlardaki bu sürekli karanlık Bana bakkal dükkânlarını Anımsatır hep. İçerde boy boy konserve kutuları Sabun kalıpları yağ paketleri Sıralı bakkal dükkânlarını. Kararsız bir müşteri Etiketi görememiş Korkarak alacağı malın ederinden Girer içeri. Kimi gün bir yaşlı yaşına güvenerek Hoyrat davranışlarda rahat Kimi gün bir çocuk ürkek mi ürkek Ayva sarı terlerini silerek Düşer üstüme. IV. Yüreğimde yüz gurbeti taşısam da Kalçalarımda bir erkeği taşımasam. Yıldım demenin de bir anlamı yok Saçlarıma sinmiş bu çiğ kolonya Tenimdeki bu vazelin kokularından. Penceresiz perdesiz bu çift yataklı Bu karanlık yatak odalarından Yıldım demenin de bir anlamı yok. Gün ışığı bir gün olsun Geniş odalarda mavi Çalmadı kapımı. Ay süzülmüş yataklarda sıcacık Yumuşacık öpüşlerle düşlere gebe Uykulara varmadım hiç. Bir gün olsun pembe uykularımdan Mavi bir erkek Uğrun uğrun öperek Kaldırmadı beni. Yıllar yılı bir acıyı Sırtımda karnımda kalçalarımda Büyüttüm durdum. Harlı soluklarıyla düştüler üstüme Harlı soluklarıyla dondu yüzüm. Yıllar yılı binlerce Binlerce erkeğin gizli gerilimini En gizli yerlerimde erittim. İğneucu acıları göz bebeklerimde Taşısam taşısam da Yüzümde bir erkek yüzü taşımasam. V. Akşam… desem ve sussam Yetmez mi? Ya da yorgun bir gövdeyi Cam kırıklarında uyutsam… Akşamı anlatmaz mı? VI. Uykular benim zehirli sularımdır. Geçip giden onca erkek Onca erkek tüm yükünü Üstüme yıkmış gibi Gövdem tonlarca ağırlığında Bir batık gemi; Sularım dipsiz denizim kıyısız Yatarım bir ten çölüdür yatağım En yorgun gecelerim bile uykusuz Uykular benim en rezil korkularımdır. VII. Bıçkın bıyıklarıyla külhan Islak saçlarıyla gülendi o. Gün ışır ışımaz usulca Sıyrılıp dağınık uykularımdan Yarı gecelerde karanlığıma Yıldız yıldız dökülendi o. Bilmem ki ne buldu örseli tenimde Belki açlığını giderdi bir zaman Belki de sevgiyi öğrendi bilmeden. Hayata yenildikçe gelendi o. Düşümü gerçeğe gerçeğimi düşe Acımı kuşkulu bir kararsız sevince Çevirendi o. Bir o gülüşü kaldı Şimdi duvarlarımda Görmeye ömrümü adak sunduğum Bir o gülüşü… çın çın Sesi yüreğimin kıyılarını döven Üşüdükçe anısıyla ısındığım. VIII. Gülmek mi? Gülerim, güldüğüm çok olmuştur. Gülüşüm hoyrat taşlarda İncecik kırılan cam Kendi kıyılarını döven su sesi Bir ağacın ilkyaz eşiğinde Leyli leylim yaprak dökmesi Bilene ağıt gibi oturur Burda bir kadının gamsız gülmesi… Gülerim, güldüğüm çok olmuştur. IX. Evlerde sabahlar nasıldı Unuttum Evlerde akşamlar nasıldı. X. Çocukluğum olmadı benim Gençliğim olmadı. Babam karanlık bir adamdı Korkularla besledi bizi Annem zayıf mı zayıf Sevgisini göstermeye korkardı. Bir küçücük kumru kuşu büyüttüm Göğsümün gizlisinde Yumuşaklık adına, sevgi adına Konduğu tüm dalları Aykırı bir rüzgâr aldı. Baskılar safra gibi attı dışarı Korkular safra gibi attı Evimden uzak evler üstüne Gerçeğini şimdi bile bilmediğim Ne olmadık düşler kurdum. İnce içlenmelerle her akşam Dalgın baktığım camlardan Bir gizli mutluluk sızardı Işık yerine… Çocukluğum olmadı benim Gençliğim olmadı. XI. Garipsi huylar edindim nicedir Garipsi duygular edindim. Artık iyice tükenen Bir ölü umuttan mıdır Gittikçe yoğunlaşan bu yaşlı Bu yılgın yalnızlıktan mı? Yoksa eşiklerden sızan Şu rezil ölüm kokusundan mı? Söndürüp her gece ışıklarımı -Yalancı bir aydınlığı siler gibi- İncecik bir mum yakıyorum. Ömrüme benzetip sonra alevini -Karanlığı ağır basan o titrek O gölgesi korkular saçan ışığını- Ömrüme benzetip inceden inceye Eriyen mumu Bakıyorum… bakıyorum… Bir ölüm düşlüyorum, başımda Başımda o mavi erkeğim Bir ölüm… geniş odalarda pembe Devinirken mutluluk Uykulara varır gibi usul usul Usul usul susuyor yüreğim. Sol yanımda kızım benim Benim eski benim çocuk güzelliğim Sağ yanımda gülüşü bir ilkyaz yeli -Öyle hafif, öyle serin- Yiğit oğlum, yağız oğlum… Kırıp camları bağırsam Bağırsam diyorum avaz avaz: Bir ölüm düşlüyorum ey insanlar Bir ölüm… Ölümüm evlere yas. Eriyip bitiyor mum Bitiyor birden bütün düşlerim Acımasız gerçeğime çıplak Çırılçıplak dönüyorum. İnsan düşüncesinden Hızlı araç yoktur diyen Öğretmenim… öğretmenim… Garipsi huylar edindim nicedir Garipsi duygular edindim. Sonsöz Yerine XII. Ürkek adımlarıyla uğrun usul Gelip sıralı sırasız Karanlık kıyılarımda duran çocuk… Örseli duyarlığımdan kalın örtüleri -Kaba örtüleri, kara örtüleri- Kaldıran çocuk… kaldıran çocuk… Herkesin gerçeği kendine biricik Bir beni söyletip de böyle kısacık Bu yağma yürek, bu talan sevgi Bu ucuz ten pazarını Yazdığını sanan çocuk. Herkesin gerçeği kendine acı Herkesin acısı kendine biricik
Şükrü Erbaş
Şükrü Erbaş
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.