Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

206 syf.
·
Puan vermedi
·
8 saatte okudu
Bugün Abdurrahim Ali Ural'ı ve onun "Tek Kelimelik Sözlük"ve "Bisiklet Dersleri"kitabından daha çok beğenmiş olduğum,içe dokunan,buruk bir hüznü kucaklatan,yıkılmaya yüz tutmuş da mağrurca ayakta duran mektuplarından oluşan "Posta Kutusundaki Mızıka"kitabını analiz etmeye,tahlillendirmeye ve muhtevasına içkin,gözden kaçtığını düşündüğüm cümlelerine dair birkaç naçizane yorumda bulunacağım.Umarım incelemenin ardından,bu nâif ve kalender kitabı ve satırları merak edip okuma gayretinde bulunursunuz. "Posta Kutusundaki Mızıka"içinde altmış bir mektuptan oluşan;aşk,sevgi,saygı,hoşgörü,minnet,anlayış,diğerkam olma,cömertlik,vefa gibi günümüzde çok da rağbet görmeyen ve unutulmuş ahlaki metalara dönük düşüncelerinden oluşuyor."Sevgili Dost"diyerek hitap etmiş ama siz okurken nasihati en çok hak eden,buna layık olabilecek kadar değerli gördüklerinizi düşünerek okuyun derim.Bu düşünceleri dile getirirken de edebinden ve terbiyesinden taviz vermeden,sosyolojik eleştiriler yapmaktan da sakınmıyor. "-Sevgili dost, Bir şehrin en güvenilir yeri,demek sence kütüphanelerdir. Çünkü kitaplar seslerini yükseltmezler."diyor."Fe Eyne Tezhebün"diye haykırmak istediğimiz topluma,kimsenin kimseyi duymadığı,dinlemediği,anlayış göstermediği,samimi olmadığı ve güvenmediği,herkesin birbirine yan gözle baktığı bir toplumda,topluma dönük eleştiri de ancak bu kadar nâif ve düzeyli olabilirdi değil mi?O kadar çok bağırıyoruz ki,sözü dahi incittik,kulaklar dahi sağır oldu artık.Yıkıcı enerjiye sahip bir topluma ne kadar yapıcı bir enerjiyle yanıt vermiş değil mi? Düşünce aksiyonu sürekli değişken ve akışkan olan topluma yani düşünce aksiyonu oportünist(menfaatçi) çizgide evrilen bir topluma karşı ne denli net bir kırmızı çizgiyle karşı çıkmış sevgili Ali Ural! -Sevgili Dost, Bildiği şehirlerden bilmediği şehirlere, bildiği yüzlerden bilmediği yüzlere sığınmayı aklından geçirmemiş kaç insan vardır?'' Sığınmak zorundayız artık.Tüketim çağı bizi çok yordu.Z kuşağının haline üzülüyorum diyebilirim.Böylesine çılgınca elimizden kayıp giden materyalizme,aidiyet duymak istediğimiz bir bakış,söz,koku,kelimeyle makyaj yapmaya kalkışmamız çokça acziyet fakat zaruriyet şu dönemde.Sevmek,sevilmek,güven duymak,aidiyet hissedebilmek ilkel ve feodal kabul ediliyor artık.Oysaki bunlar bizim temel insani ihtiyaçlarımız ve güdülenmeyle ortaya çıkan mecburiyetlerimiz değil de nedir?Bazen maneviyatın gücüne sığınmak,insanın kalesidir! -Bir kilimi üzerinde sevgiliniz gezinecekmiş, bir kaşkolu çocuğunuz boynuna dolayacakmış gibi dokur, bir binayı içinde anneniz oturacakmış gibi yaparsanız, ne o kilim eskir, ne o kaşkol solar, ne o bina yıkılır.." Binanız yıkılmasın istiyorsanız,o binada anneniz otursun dostlar, kaşkolunuz solmasın istiyorsanız,çocukların boynunda dursun,en çok onlara yakışır çünkü, emektar bir kilimin üstünde,sevgilinizin güzel ayakları dolansın,emektar kilim bunun hatrına eskimez,emin olun! -Kim kazandı? Hepsinden hızlı koşan mı? Çıtayı düşürmeden sıçrayan mı? Kelebek gibi kaçıp arı gibi sokan mı? Kim kazandı? Sabahlara kadar sınavlara çalışan mı Yürüyenin elinden çantayı kapıp kaçan mı? Güzellik yarışmasında "Kraliçe" olan mı? Kim kazandı? Yüzlerce kiloyu kaldıran mı? Yüzlerce kişiyi güldüren mi? İlk defa yüzerek Manş'ı geçen mi? Kim kazandı? Atom bombasını Hiroşima'ya atan mı? Everest'in tepesine ilk kez varan mı? Doksanıncı dakikada maçı alan mı? Kim kazandı? Kitapları milyonlarca satan mı? Kafasıyla mermerleri kıran mı? Sesiyle dünyayı ayağa kaldıran mı? Kim kazandı? İhaleyi "aslanın ağzından" kapan mı? Kepçeyi elinden bırakmayan mı? Atlı mı kazandı, yoksa yayan mı? Kim kazandı? İspanyollar mı, Kızılderililer mi? Hitler mi, Yahudiler mi? Beyazlar mı, zenciler mi? Kim kazandı? Kosovalılar mı, Sırplar mı, Maviler mi, Yeşiller mi, Kuzular mı, kurtlar mı? Kim kazandı? Odunlar mı, küller mi,terziler mi, kumaşlar mı? Avcılar mı, kuşlar mı? Kim kazandı? Gülleler mi, surlar mı? Salonlar mı, kırlar mı? Değnekler mi, körler mi? Kim kazandı? Diriler mi, ölüler mi? Çobanlar mı, sürüler mi? Efendiler mi, köleler mi? Kim kazandı? Sevgili Dost, Herkes kaybetti. Ölüm kazandı. Mezar taşlarına "Huve'l Bâki" kazındı!" Bunun üzerine yorum yapmayacağım!Hayatınız boyunca bu soruyu kendinize sormanızı tavsiye edeceğim yalnızca.Sahiden kim kazandı? -Ah, okullarda “Beden eğitimi” var da neden “Ruh eğitimi” yok? Sağlam kafa, sağlam vücutta doğru. Sağlam ruh nerede bulunur acaba? Geçen bir felsefe profesörünün eğitime dair söyledikleri çok dikkatimi çekmişti.Aynen nakledeyim:"Öğrencilerimde ruh yok,ahlak yok,samimiyet yok.Yalnızca kağıt üzerinde başarı var!"her zaman söyledim.Okullarda kesinlikle tinsel dersler verilmeli.Ruha ve içe dönük felsefe ve dinler tarihi ders olarak okutulmalı.Öğrenci kardeşlerim "Siddhartha"gibi keşfe çıkmak zorunda kalmamalı.Ruhunu ve özünü bulma gayretinde onlara yol gösterilmeli.Sosyal ve fen bilimlerine dair derslerin okutulmaması gerektiğini söylemiyorum,nihayetinde bilim ve ilim,lakin bilim ve ilim,irfanla buluşmuyorsa yalnızca kafasını teorik bilgi yığınlarıyla doldurmuş,ruhsuz bir kuşak çıkıyor ortaya! -Sevgili Dost, Şu günlerde, “İyi misin?” sorusunu herkes aynı şekilde yanıtlıyor. “Bu ortamda ne kadar iyi olunabilirse o kadar iyiyim.” İç karartıcı haberler birbiri üstüne bir felaket kolajı gibi yapışıyor. Yapışıyor da çantasını çaldırmamak için trenle peron arasına sıkışıp parçalanan kadın, akşam yemeğimizi iştahla yememize mani olamıyor. Ormanlara atılan mazlum cesetler, izleyeceğimiz bir futbol maçının keyfine gölge düşürmüyor. Sevdiğimiz insanlara karşı yapılan büyük haksızlıklar karşısında bile, dudaklarımızdan ancak birkaç zayıf cümle dökülebiliyor. Üzüntü kalbe inemiyor, kalp buğzedemiyor. Toplumsal deformasyonun bu denli arttığı,insanın insana tutunamadığı ve her birimizin kaotik bir zemine ve sisteme sürüklendiği bu çağda,sevgili Ali Irak'ın bahsettiği hususları reddedecek olan var mıdır?
Posta Kutusundaki Mızıka
Posta Kutusundaki MızıkaA. Ali Ural · Şule Yayınları · 202019,9bin okunma
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.