Hani bir söz vardır, derler ki "insanın ruhu hasta olmadan bedeni hastalanmazmış".
O kadar doğru ki.. Öyle bi zamana gelmişiz ki yürüyen hastalıklı ruhlar olmuşuz bir çoğumuz bu hengamenin içinde. Oysa o kadar çok şey var ki herbirimizin içinde bir yerlerde, keşfedilmeyi bekleyen sessizce..
Peki biz ne yapıyoruz..? Her seferinde biraz daha biraz daha ekleyerek üstünü örtüyoruz içimizdeki her bir ışığın, kıvılcımın..çünkü toplumun genel algısına uymaz diye korkuyoruz. Ya da yanlış başladığımız yoldan yol yakınken dönmek varken biz
" başladık bir kere diyip " vazgeçemiyoruz. Kitapta da geçtiği gibi "Kendimize uzak bir 'ben' yarattık, onu adam etmeye çabalıyoruz." İşte bu yüzden hayatlarımızdaki asıl noktayı göremeden yok ediyoruz benliğimizi, kimsenin farketmediği bir çiçeğin solup gitmesi gibi..ve daha da kötüsü çiçeğin de bihaber olması bu yokoluştan.
Eminim ki herkesin bir keşkesi, bir bilinmezi vardır derinliklerinde.. Ve işte şimdi kaldırma zamanı onların üstündeki tozları.. Kimse kimseyi onaylamak zorunda değil, kimse kimseyi kaldırmak zorunda da değil düştüğümüzde.. Her şey bizim içimizde.. Sadece sen tutabilirsin sıkıca kendi elini, hiç bırakmacağına söz verircesine.. Ve o sebeple, sadece sen bilebilirsin bu satırların ne katacağını benliğine..
Küçük bi tavsiye; her kişisel gelişim kategorisindeki kitabı açıp da ciddiyetle okuma bence..hele ki bu kitabı kesinlikle.. Sanki ablamızdan gelen bir mektubu okurcasına, usul usul ama hiç unutmayacak gibi değer verircesine..
Ve küçük bir teşekkür sevgili yazar Pınar Hanım'a; böyle güzel bir yola çıkıp, deneyimlerini bizle paylaştığı..ve de aslında içimizdeki bizi ortaya çıkarmak için yazdığı güzel satırları için...
Sevgi ve minnetle..