Kesinlikle okurken disiplin gerektiren bir kitap. İlk 300 sayfada anlamak algılamak icin ciddi mücadele verdim. Sonrasında kitap akıcı ve okuduklarımın etkisiyle sarsıcıydı. Kesinlikle bir başyapıt, büyük emek, takdirlik yazım başarısı...
Biraz da kitap ne diyordan ziyade hissettiklerinden bahsetmek istiyorum. Okudukça dedim ki Ruslar ne kadar da biz Türklere benziyor dedim. Sonra farkettim de aslında tüm dünya insanları birbirine benziyor. Değişmeyen bazı gerçekler var. Ne geçmişte ne de gelecekte bitmiyor sürmeye devam ediyor. Savaşların kaybedenleri asla devletler degil kesinlikle halklar oluyor, yüzlerce binlerce insan ölüyor tutarlı bir açıklaması bile bulunamıyor, din üzerinden insanların zaaflarından faydalanarak kandırmacalar her dönem var.( hangi din olduğu hiç fark etmiyor) Statü konum icin yapılan duygusuz, sevgisiz evlilikler, iliskiler. Belirli görevlerdeki insanların o konuma gelmesindeki en güçlü nedeninin sosyal statüsü olması... liste uzun mevzular aynı. Önce kendini farkedip düzeltmeyi mesele edinmek gerekiyor diye düşündüm. Öteki türlü hep bi başa dönme, hep bi tarihin tekerrür etme hadisesi var.
Dip not; Kitaptaki en trajik mevzu şuydu Ruslar, Napolyon dönemindeki Fransa ile savaş halindeler kayıpları var mağlup konumdalar ama kendilerini ifade ederken, önemli bi konuşma yaparken daha etkili ve yüksek statünün olmazsa olmazı olarak Fransızca konuşmayı tercih ediyorlar. Hatta Fransızca kendini ifade edemeyip anlatamıyor ise bu durum pek hoş karşılanmıyor.
Dip not 2; kitapta tahmini 650 farklı karakter okuyoruz 10 tanesi ana karakter.