Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

705 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
“Suç nedir? Ceza nedir? Amaca ulaşmak için her yol mübah mıdır? Raskolnikov haklı mıdır? Asıl suçlu Raskolnikov mu? toplum mu? Kişi işlediği suçta haklı olmasına rağmen acı çeker mi? Vicdan azabının suçlu üzerindeki etkisi nedir? Suçun aydınlatılmasında psikolojik veriler önemli midir? Suçlunun suç işleme esnasındaki psikolojisi nasıldır? Gibi sorulara cevap aranmıştır bu kitapta.” “Raskolnikov ev sahibesinin evine rehin getirmek bahanesiyle evin tüm planını ezberliyor, matematiksel hesaplarını yapıyor. Kitabın başlarında ‘ve zaten başka bir şey için geldiğini hatırladı.’ Şeklinde bir ön bilgi var. Dostoyevski'nin romanlarını çok planlı bir şekilde kurguladığını günümüze kadar ulaşmış roman plan kağıtlarından biliyoruz. Ayrıca "ayrıntılar, ayrıntılar, ayrıntılar.. en önemlisi! İşte bu ayrıntılar mahveder hep her şeyi." Diyen bir yazarın kitaplarını okurken ayrıntıları hiç atlamamak gerektiğini, yazarın tam bir detay manyağı olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.” “‘...mum 10 adım kadar öteyi aydınlatıyordu...’ Dostoyevski'nin hayatını izlediğim bir belgeselde Raskolnikov’un evinden inerken ve çıkarken attığı adım sayısının merdiven basamaklarıyla birebir uyuştuğunu, Raskolnikov’un gittiği yerleri tarif ederken gerçek gözlemlerden faydalandığını ve Dostoyevski’nin detaycı özelliğini göz önünde bulundurduğumuzda mumun aydınlatma mesafesini adımlarıyla bizzat hesapladığını düşünmemek elde değil.” “Dostoyevski'nin romanlarında yer alan dini, politik, felsefi, sosyolojik ve psikolojik sorunlar daha çok yaşadığı toplumun sorunlarıdır.” “Dostoyevski çağının insanlarını yarattığı karakterler üzerinde o kadar ince ve güzel işlemiş ki hayran kalmamak elde değil.” “Dostoyevski: ‘İnsanoğlu çok derin bir varlıktır. Ben tanrı olsaydım bu kadar derin yaratmazdım.’ der. Ben: ‘Dostoyevski'nin yarattığı karakterler çok derin karakterlerdir. Ben Dostoyevski olsaydım bu kadar derin yaratmazdım.’ Diyorum. Gerçekten de bizi dostoyevski'ye bağlayan toplum ve kişi yaşamının doruğunu yaşatan olağanüstü sezgileridir, karakterlerindeki derinliktir ve muazzam diyalektik düşüncesidir. Dostoyevski'nin bu becerilerinin yaşadıkları ve hastalığıyla sıkı bağlantılarının olduğunu düşünüyorum.” “Raskolnikov'un kocakarıyı öldürme gerekçeleri: " aptal, anlamsız, önemsiz, hain, hasta bir ihitiyar, kimseye bir faydası yok, hatta tersine, herkesin lanet okuduğu, ne diye yaşadığının kimsenin anlamadığı ve zaten yarın kendi kendine ölecek olan bir ihtiyar... Diğer yandan genç, taze güçler destek bulamadan kaybolup gidiyorlar, üstelik binlerce bunlar, her yerdeler! Kocakarının parasıyla yüzlerce belki binlerce aile yoksulluktan, çürümeden, perişanlıktan, frengi hastalığından kurtarılabilir... Tek kanlı bir suçun bedeli binlerce iyi işle ödenemez mi sence ? Bir yaşama karşılık, binlerce yaşam, çürüyüp perişan olmaktan kurtulmuş binlerce yaşam..." “Bireyin faydasından toplumun faydasına yönelmiş bir gerekçe sunuyor bize Raskolnikov. "Onu öldür ve parasını al, o para yardımıyla kendini bütün insanlığın ve ortak davanın hizmetine ada.." Marx'ın ve diğer tüm sosyalistlerin fikirlerinin temelinde 'kendini topluma adamak, mal etmek' vardır. Gerekçelerine baktığımızda Raskolnikov'un sosyalist görüşlerinin olduğunu söyleyebiliriz.” “Raskolnikov’un genel hatlarıyla karakteri: Raskolnikov ne zaman kesin bir karar alsa, kararı, gözünde o kadar çirkin ve saçma oluyordu. Kendi içinde yaşadığı mücadelenin verdiği acıya rağmen, düşüncelerinin uygulanabilirliğine inanmazdı. Ve tüm bu düşünceler ve kararlar artık üzerinde herhangi bir kuşku kalmamış olsa bile kararlarından; saçma, tuhaf ve imkansız diye vazgeçerdi. Karakterinin üzerinde nihilizm etkisi de rahatlıkla görülebiliyor." “Dostoyevski kitapta, işlenen suçların neden bu kadar kolay ortaya çıktığı hakkında Raskolnikov'un kocakarıyı öldürmesine saatler kala Raskolnikov'u düşündürmeye çalışarak cevap aramıştır ve şu cevabı vermiştir: ".. Bunun başlıca nedeni sadece suçu ve suçluyu gizlemenin maddi olarak imkansız olması değildir. Suçluların hemen hemen tamamı suç anında bir tür irade ve sağduyu kaybetmesidir. Suçun işlendiği anda irade ve dikkatin vazgeçilmez olduğu anda bunun yerine çocukça fenomenal bir uçarılık geliyor ve bu durum kısa süreli sağduyu kaybı ve irade çöküşüne sebep olmaktadır. Kısa süreli bu durumu hastalığa benzeterek, hastalık gibi bu durumun da geçtiğini belirtiyor.” “Ruhsal hastalıklarla ilgilenen Zosimov, cinayetin Raskolnikov'un işlediğini iddia ediyor. Dostoyevski burada özellikle bir kaç defa tekrar ediyor. Zosimov ruhsal hastalıklarla ilgileniyor diye. Daha önce de Hukukun sadece olgular üzerinden gitmesini eleştirmiş, psikolojik verilerin de suçun aydınlatılmasında çok önemli olduğunu söylemişti.” “Raskolnikov'un en yakın arkadaşı Razumihin, önce Zosimov'un ‘Raskolnikov, o günkü sohbette sadece kocakarı cinayeti açıldığında konuşması ve sorular sormasını ve sonra Zametov'a cinayeti işlemiş olabileceği itirafından dolayı Raskolnikov bu cinayeti işlemiş olabilir.’ İddiasını saçmalık olarak reddetse de dostoyevski Razumihin'in bilinçaltından ‘belki de zosimov haklıdır.’ Şeklinde geçiriyor. Bilinçaltını konuşturuyor. Bilinçaltı ve psikolojik teknikleri sık sık kullanıyor üstat dostoyevski” “Dostoyevski'nin karakterleri büyük bir hazla, istençle konuşurlar veya eylemde bulunurlar. Bunu yaparken sınır tanımazlar. Daha sonra yaptıklarından mutlaka ya büyük bir pişmanlık duyarlar ya da yaptıklarının haklı olduğunu düşünerek sınırı biraz daha aşarlar. Bütün karakterleri ölçüsüz, sınır tanımaz ve çılgındır. Hiçbir şey hesaplı değildir. Bilgili ve ahlaklıdırlar ancak eylemlerinde bazen en cahil ve ahlaksızın yapmadıkları şeyi yapıp sonra pişmanlıktan acı çekebilirler.” “Dostoyevski de nesnelerden iğrenecek seviyede varoluş sancısı çekmiştir. Bulantı kitabının ana karakteri Roquentin'in nesnelerden duyduğu iğretiyi Raskolnikov'da da görüyoruz. Belli ki Sartre, Dostoyevski'den bayağı etkilenmiş.” “Varoluşçuluk Felsefesinin, egzistansiyalizmin, ilksel versiyonunun Dostoyevski'deki etkisini, Dostoyevski'nin karakterlerinin çektiği varoluş sancılarından anlayabiliyoruz.” “Dostoyevski’nin bütün karakterleri bilgilidirler. En aptal karakterleri bile bir bilge edasıyla konuşur ve çözümlemeler yapar. Söz konusu cinayeti Raskolnikov’un işlediğini önceden tahmin edenler veya iddia edenler: Dostu razumihin, Doktoru Zametov, Marfa petrovna cinayetinden şüpheli olan Svidrigaylov, Dedektif Porfiriy. Gördüğümüz gibi karakterlerin çoğu olaydan haberdar ve birkaç ipucudan suçlunun kim olduğunu tahmin veya iddia edebiliyorlar veya kesin bir bilgi ile bilebiliyorlar.” Raskolnikov'un "suç üzerine" isimli makalesi üzerine: Kitap bu makale üzerine yazılmıştır. Suç bu makaleye olan inanç gereği işlenmiştir. Kitabın en can alıcı noktası bu makaledir. Makaleye sosyalistlerin görüşüyle başlandı. "Suç, sosyal düzenin anormalliğine karşı protestodur." Sosyalistlere göre işlenen her suçun nedeni ortamdır. Başka bir şey değildir. Eğer toplum normal inşa edilirse, her şey bir anda haklı olacaktır. Bu görüşte doğa hesaba alınmaz, doğa kovulur, doğa varsayılmaz. Sosyalist görüşe göre insanlık, sonuna dek tarihsel, canlı yollardan, sonunda kendi kendine sonunda normal topluma dönüşen insanlık yoktur, tersine, matematiksel bir kafadan çıkan, bir anda bütün insanlığı inşa eden ve bir anda onu adil ve günahsız kılan, canlı ve tarihsel bir yoldan geçmeyen sosyal sistem vardır. Sosyalistler tek mantıkla doğayı aşmayı düşünüyorlar. Ancak mantık üç olayı öngörür ama milyonlarca olay vardır, mantığın çözemeyeceği durumlar vardır. Milyonlarca olayı ölçüp biçmek ve konfor sorununa indirgemek! Devam eden diyaloglarda ortamın suç için önemli olduğu argümanı ortaya atılıyor. Ortam gerçekten de çok önemlidir. Peki yaşlı bir adamın 10 yaşındaki küçük bir kızı kirletme suçunun ortamla bir ilgisi var mıdır? Burada verilecek cevap ortamın yine büyük etkisi vardır ancak suçu tamamen ortama bağlamanın büyük hata olduğunu söylemektir. Raskolnikov bu makalede bir suçlunun baştan sona suç sırasında yaşadığı psikolojik durumu incelemiş ve suçlunun suçu gerçekleştirirken suçu gerçekleştirmeyle eş zamanlı hep bir hastalığın eşlik ettiği konusuna vurgu yapmıştır. Kendi işlediği cinayet esnasında da bilinç ve sağduyu kaybı yaşadığını bizzat deneyimlemiştir. Makalenin devamında iki tür insan olduğunu "sıradan insanlar" ve "sıradan olmayan insanlar" belirtiyor. Sıradan insanlar uysalca yaşamak zorunda ve kanunu çiğnemeye hak sahibi değil çünkü onlar sıradan. Ama sıradan olmayan insanların her suçu işlemeye ve kanunu her şekilde çiğnemeye hakkı vardır, sırf sıradan olmadıkları için ancak her türlü onursuzluğu işlemeye mecbur ve zorunlu değillerdir. Sıradan olmayan insan bir hakka sahiptir. Bu hak resmi bir hak değildir. Kendisi kendi vicdanıyla bazı engelleri aşıp geçmeye karar verme hakkına sahiptir. Daha sonra makalesinde şu fikri geliştiriyor: herkes.. söz gelimi eski çağlardan başlayıp Likugurs'lar, Süleyman'lar, Muhammed'ler, Napoleon'lar ve diğerleriyle devam eden, insanlığın yasa ve düzen koyucularının hepsi tek tek suçluydu. Yeni bir yasa getirirken toplumun aziz saydığı ve atalardan devralınmış olan eskisini yıkıyorlardı ve elbette kan dökmek gerekmişse kan dökmekten çekinmiyorlardı. Laf arasında belirtmek gerekirse, hatta insanlığın bu hayırseverlerinin ve düzen koyucularının özellikle korkunç kan dökücüler olması da ilginçtir. Kısacası hepsi sadece yüce olanlar değil, biraz yoldan çıkmış olanlar, biraz yeni bir şey söyleyebilecek olanlar bile doğaları gereği kesinlikle suçlu olmak zorundadır. Yoksa onlar rutin (yürürlükteki yasa, var olan ritüeller, onlara göre yanlış olan gelenekler) içinde kalmayı doğaları gereği kabul edemezler. İkiye ayırdığım sıradan ve sıradan olmayan insanlara gelince; sıradan insanlar, yani sadece kendilerine benzeyenleri tekrar üretenler doğaları gereği tutucudurlar, itaat içinde yaşarlar. Bana göre itaat içinde yaşamaya mecburdurlar. Çünkü bu onların vazifesi ve burda onları ezen için kesinlikle denecek bir şey yok. Sıradan olmayan insanlar ise bunların hepsi yasaları ihlal ederler. Yıkıcıdırlar. Bu insanların suçları tabiki de göreceli ve çok çeşitlidirler. Bunların büyük kısmı mevcut olanın daha iyi olan adına yıkılmasını talep eder. Ayrıca sıradan insanlar hep bugünün efendisi, sıradan olmayan insanlar ise hep geleceğin efendisi olmuşlardır. Sıradan insanlar dünyayı, şimdiki düzeni koruyor; sıradan olmayan insanlar ise dünyayı harekete geçiriyor ve onu bir hedefe doğru götürüyor. Sıradan olmayan insanların da sıradan insanlar kadar aynı var olma hakkına sahip, eşit hakları vardır. Ta ki Yeni Kudüs'e dek. Yeni Kudüs'ten kastı eski ve yeni ahite göre gelecekte bütün ülkelerin buluşma yeri, Mesihi Krallık'ın başkenti olacak olan şehir. (Barış kenti, ideal olana artık varılmış olan kent) Sıradan olmayan insanlar yani yeni fikre sahip olan insanlar ilginç bir şekilde az doğarlar, hatta tuhaflık derecesinde az. Raskolnikov makalesini şu sözlerle sonlandırıyor. Bir tek şey açıktır ki o da şudur: insan doğumlarının düzeni, bütün bu sınıflar ve alt sınıflar çok doğru ve keskin bir şekilde bir takım doğa yasaları tarafından belirlenmektedir. Bu doğa yasası şimdilik bilinmiyor ama inanıyorum ki var ve daha sonra bilmek mümkün olacaktır. Büyük insan kitlesi onun için malzemedir ve bu malzeme yeryüzünde sırf zorla, bu vakte dek gizemli kalmış bu süreçle, soyların ve ırkların bir şekilde kesişmesi aracılığıyla zorlanmak ve sonunda yeryüzüne, binde bir de olsa, bağımsız bir insan doğurmak için var olur. Mutlaka insanlığı ideale götüren bir yasa var ve olmalı da. Bunda tesadüfe kesinlikle yer yoktur. Makalesini tartışmalı ortamda dile getiren Raskolnikov, dostu Razumihin'in, "o zaman siz de bu yeni görüşleri dile getirdiğinize göre siz de kendinizi Muhammed veya Napoleon gibi düşünmüşsünüzdür. Bütün insanlığı bir şekilde iyileştirmek için bir engeli aşmayı düşünüyor olmalısınız? Yani sözgelimi öldürüp soymayı?" Dostoyevski burada sıradan olmayan insanların getirdikleri yeniliklerin bedeli olan, akıtılan kanlara sebebiyet veren sıradan olmayan insanların vicdanı sorununu da yanıt aramıştır. Hatta bence suç ve ceza kitabını yazmasındaki en temel amaç da budur. Haklı da olsa suçlunun çektiği vicdan azabına değinmek istemiştir. Makalesinde kendince iyi bir şey yaptığını savunan, yenilikçi, düzen karşıtı, sıradan olmayan insanın vicdanı mevzusunu ise şöyle açıklamıştır: "Kimde vicdan varsa acısını çekecektir, eğer hatasının farkındaysa. Bu onun cezasıdır. Kürek mahkûmluğuyla birlikte. Sıradan olmayan insan döktüğü kan için eğer kurbana acıyorsa acı çeker. Acı ve ağrı büyük bilinç ve derin kalp sahibi olanlar için zorunludur hep. Gerçekten yüce olan insanlar yeryüzünde büyük acılar çeker zaten." Raskolnikov inandığı bu görüşlerden dolayı cinayet işlemiştir. "Napoleon olmak istedim, bu yüzden öldürdüm." Diye itiraf etmiştir Sonya'ya. MEHMET DUYGULU
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022159bin okunma
·
63 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.