Gönderi

Bağdat'ın 1258 yılındaki ele geçirilmesinden hemen sonra, Cengiz Han'ın torunu Hülâgû (1256-1265), Urmiye Gölü'nün yaklaşık 30 km. güneydoğusunda bulunan Meraga kentine yerleşti ve orada evrensel bilgin Nasîreddîn et-Tûsî'nin idaresinde özel olarak inşa edilmiş yapısıyla büyük bir gözlem evi kurdurdu. Moğol döneminde Meraga önemli bir Hristiyan nüfusa sahipti ve Bizans idaresinde bulunan Karadeniz kıyısındaki Trapezun'la (Trabzon) ve bu şehir üzerinden Konstantinapol ile canlı bir ilişki içerisinde bulunuyordu. Bu şehirlerle olan münasebet, Hülâgû'nün ardılı Abaka Han (1265-1282) 1265 yılında Tebriz'i başkent ilan ettiğinde daha da büyüdü. Evrensel bilgin Reşîdeddîn Fadlallâh -et-Tabîb (ö. 1318) burada İlhanlı Gâzân (1295-1304) ve Olcaytu (1304-1316) idaresi altında vezir-i azam olarak çalıştığı dönemde Tebriz önemli bir bilim merkezine dönüştü. Düşünce tarihinin en önemli şahıslarından olan Reşîdeddîn, döneminin sadece efsanevî bir şahsiyeti olmakla kalmadı, aynı zamanda Tebrizi, doğudan ve batıdan gelen bilginlerin bir vatanı ve farklı kültür temsilcilerinin buluşma noktası gördükleri bir dünya kenti ve bilim-sanat merkezi yaptı. Bize ulaşan eserleri kentin kültürel ve bilimsel hayatına ilişkin canlı bir tablo sunmaktadır.
Sayfa 211 - Timaş
·
25 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.