"Her şeyin yanında yaşarlar, hiçbir şeyi görmez, hiçbir şeyin derinliğine inmezler," diyordu, "yabancısı oldukları bilimin yanında, bakmasını bilmedikleri doğanın yanında; hiçbir şeyin tadını ateşli bir biçimde çıkaramadıkları için mutluluğun yanında; dünya güzelliğinin, sanat güzelliğinin yanında; bunları görmeden, bunlara inanmadan konuşurlar, çünkü yaşamın, aklın hazlarını tatmanın sarhoşluğunu bilmezler. Bir şeye yalnız onu sevecek kadar bağlanmak, bir şeyle onu anlamak mutluluğuyla aydınlanacak kadar ilgilenmek gücünden yoksundurlar."