Gönderi

104 syf.
·
Not rated
Bilginin İslamileşmesine Girmeden İlmin Tezahürleri ne Dair
Not: İncelemenin devamı olacaktır. İnsanın algıladığı her şeyin ilmini öğrenme isteği Hz. Adem'den beri gelmekte, potansiyelini daha da arttırmaktadır. İnsanın şartları iyileştikçe ilme talep artmakta, dinamikleştirmektedir. Allah insanı ilimle zenginleştirmiştir. Keza ilim arttıkça insanın bir bütün durumu güzelleşmektedir. İlim, insanı sürekli kendine çeken potansiyeliyle insan için büyük bir meşguliyet alanına dönüştürmüştür. Medeniyetlerin tarihsel süreçlerine baktığımızda ilimle ilgilenen toplumların huzurlu, dirençli ve çalışkan bir yapıya büründüklerini görmekteyiz. İnsanlığa daha çok faydalı olduklarını görmekteyiz. Elbette ilmin elbisesini giyen zamana göre farklı milletler olmuştur. İlim elbisesini giyenler Mezopotamya, Anadolu, Uzak Doğu ve Mısır coğrafyalarında ki milletler büyük fedakârlıklarla ilmin havasını solmuşlardır. İlmin havası samimi ruhlarda barınmış; kabalığın, tembelliğin ve şiddetin ortamında ya sönmüş ya da yok olmuştur. Oku! Seni yaratan Rabbinin adıyla oku, doğu da batı da Allah'ındır, o halde Allah’ın adını ilimle, güzellikle her tarafa yayın. Bu amaç üzerinde temellenen İslam bilinci kısa sürede Arabistan, Afrika ve Orta Asya coğrafyalarına yayıldı. İlk ilim meşalesi bu coğrafyalarda başlaması, Anadolu ve Grek sorgulayıcı tavrı ilmi dirençli tutması ve ilmin Müslümanlara geçmesine köprü oldular. Hz. Muhammed (sav) ölümünden bir asır sonra Ebu'l Abbas'la Abbasi dönemi yeni tevhid prensibi ile tabiattaki her şey Allah’ın varlığının işareti olarak gördüklerinden bilip tanıma yönünde ki tüm çalışmalar duayen, Allah’ın yakınlığına erme çabasına dönüşür. Abbasiler, Bağdat’ta devasa bir tercüme faaliyetiyle ilmin havasını kendi ruhlarının derinliklerine kadar çekerler. Harun Reşit ile halife Me'mun, Bizans’a karşı aldıkları topraklar yerine savaş tanzimatı olarak Grek eserlerini isterler. 815’te Beytü'l-Hikme dönemin ilim merkezinde bir milyon kitaba ulaşılır. Müslümanlar daha 9. yüzyılda Çinlilerden kâğıt imal etme tekniğini öğrenerek, 800 yılına doğru Bağdat’ta ilk kâğıt fabrikasını kurarlar. 8 ile 15. Yüzyılları arasında ilmin ülkesini Kur’an Müslümanlar iki önemli merkeze sahiptiler. 13 yüzyılda Moğolların saldırılarıyla yıkılan Bağdat ile 14 yüzyılda Avrupa Hıristiyanların saldırdığı Kurtuba Müslüman ilim merkezlerini yıkarak insanlığın yıkımlarına sebep oldular. İlim ile merhamet beraberliğini birleştiren Müslümanlar, 2 asır sonra Avrupalıların insan ve doğa sömürgeleriyle her şeye sahip olma ve hükmetmeleriyle insanlığı kendilerine köle yaptılar. İlmin şefkat elini kestiler. İnsan ve doğayı kullanarak maddeleşmede ve teknikte ilerlerken, insana merhamet etmeyi ve doğayı korumayı red ederek, çıkarları için kullanmayı devam ettiler. Günümüzde siyasi ve ekonomik sistemleriyle güçlü kalmaya devam etmekteler.
İsmail Raci Faruki
İsmail Raci Faruki
,
Bilginin İslamileştirilmesi
Bilginin İslamileştirilmesi
Risale yayınları, @Kitap04
Bilginin İslamileştirilmesi
Bilginin İslamileştirilmesiİsmail Raci Faruki · Risale Yayınları · 2012202 okunma
·
185 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.