Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

118 syf.
8/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun,hukuka olan inancını yitirdikten sonra edebiyata yönelmiş,gelecek vaat eden,uzun zamandan beri birçok şiir kitabından alamadığım hazzı duyumsamamı sağlayan önemli şairlerden birinden bahsedeceğim bu incelememde:Bejan Matur. Biraz araştırma yapma imkanı buldum şairimiz hakkında.Bitirmiş olduğum "Rüzgâr Dolu Konaklar" ile 1997 yılında Halil Kocagöz Şiir Ödülü ve Orhan Murat Arıburnu Şiir Ödülünü kazanmış. Şiirleri Adam Sanat, Defter, Ekin Belleten ve Yazıt gibi fanzin dergilerde yayımlanmış. Daha önce "İbrahim'in Beni Bırakması"kitabını okumuştum fakat dikkatimi çekmemişti şair.İncelemesini yapıyor olduğum kitabındaysa;duru ve sade bir dil,sakin bir üslubun arkasına saklanmış nice kederlere şahit oldum.Birçok mısrasında kendimden parçalar buldum,kavurucu mısralar doyumsuz bir tat verdi bana kitap serüvenince. "onun çölünde her gece  fısıldadım kumlara.  sordum nasıl yaptıklarını çölü,  boğmadan koyun koyuna. " "bir düş sanki olanlar uzayan ve uzadıkça acıtan" dedi ve beni yere serdi. Sonra Allah'ın çocukluğundan bahsetti: insanın dönüp döneceği yerdir  çocukluğu.  sabah ezanı  bu yüzden  müslümanlara  allahın selamını öğretir.  allahın çocukluğu  gündoğumunda  ölüleri anmakla başlar.  ve anne ölür  ezanda ölür anne  selamı üzerine olan her çocuk  allahı düşünür.  dili vardır taşların.  sabahları en çok  ıslak bir huzurla  yatarken onlar  içleri ıslanmış kadınlar  pörsümüş yorgun erkekler  kutsanmak umuduyla  kıvrılır uyurlar.  hepsi laf bunların.  bana kalsa  ağır bir abdest kokusu  ince belli sürahiler  kadınların nemli apış araları kokan  pazen donları.  burada  söz olmamış sesin kederiyle  başlar gün.  ve denir ki;  kaderinizi sevin  sevin kaderinizi  ve hayat için  tatlı bir tesadüf deyin.  ağır bir abdest kokusu  ince belli sürahiler  kadınların apış arası nemli pazen donları  ve mantarlı ayakları erkeklerin.  şadırvanda alaca su:  damlar  damlar.  ellerin beyazlığındadır ölüm  gövdenin kıvrımında.  benim erkeğimi isterken titreyen  içimin suyunda  ben unuttum her şeyi.  geldiğim yeri  annemi, babamı,  mezarlığa gitmeyi.  orada yapayalnız kaldı meşe  ölülerin arasında ölümü en iyi anlatan meşe.  bir ağaç nerede duruyorsa  benziyor oraya.  meşe mesela  akdeniz’de taşların arasında  farklı mı taşlardan?  selvi, ölülerin karanlık bir ah’la  durdukları son anın ipidir.  salkım söğüt, yaslı söğüt  suya kaptırmış içini, kırılgan.  benzer her şey baktığına.  ben anneme benzerim  babama da tabii.  ve büyük halamın evinde yaşayan kediye de.  aslında şu yeryüzünü denizlerle düşünmemiz yok mu  hata ediyoruz.  dünyanın nefes aldığı bir ilk andı denizleri yapan.  dağları yapan bir öfkeydi  böyle söylüyor ilk kitaplar.  her dilin kendinden önce,  çok önce bir hayatı var.  ve onu sadece  bu kitaplar konuşuyor.  susarak bakıyoruz biz  hatırlamayarak.  şairler bir bok anlamıyorlar aslında  dünyanın çocuk kalmış bir acısı var  ve bu ezanda çıkıyor ortaya.  allahın selamı ölülerin üzerine oluyor  aşk diye bir şeyin farkına varıyor insan  dönmeyi öğreniyor  yerden kurtularak  durmadan dönerek  çölde yaşayanlara fısıldanmış bir hakikatle  kurur toprak  nehir dediğin çölde kaybolur.  toprağını gizler nehir dediğin.  hiçliği tarif eden hiçliği anlar.  yokluğa bürünmek o ilk anda.  bir nehir tanıyorum  kayboluyor  bir çölün şehvetli karnında.  bir ayan olma hali belki,  ona en yakın göl  kayıklarını tutarak içinde,  balçığını yutuyor.  ama biliyor ki,  bir göl yutunca suyunu  ortada kalır  bir göl yutunca balıklarını  kararır.  tüm göllerini göremeden yeryüzünün  öleceğiz.  ne acı.  gündoğumuyla gelen huzura da  günbatımının sancısına da  yabancısın.  de ki;  sabahın efendisi sen değilsin  kimse değil.  yol gidenin  gün dönenindir  şiir hayatın  ve görenin.  allahın selamı  müslümanların ülkesinde  ölülerin üzerine olsun diyerek  kanatır günü.  insanın çocukluğu annenin ölümüyle başlar  bitmez çocukluğu annesi ölenin.  de ki;  sabahın efendisi sen değilsin  kimse değil.  kanamış bir solukla bakmaktan  yoruldum.  kimsesi yok kimsenin Bu şiirin ardından incelememi şu şekilde noktalarsam yerinde olur:Yaşadıkları yaşadıklarım;hissettiği ruhi bunalım,hissettiğim ve beni sürekli eksilten öfkeli ruh devinimim;mısraları,dünyanın gizini ve anlamını çözmeye uğraşan meczubun yakarışları gibi.O meczubu sevdim ben çünkü kendimi yok ettiğimden beri biraz da o meczup benim.
Rüzgar Dolu Konaklar
Rüzgar Dolu KonaklarBejan Matur · Timaş Yayınları · 201177 okunma
·1 alıntı·
152 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.