Gönderi

"Biz Kâinat tarafından görülürüz!"
- Madde de canlı ve kendi orijininin -hey'et ve özünün- korunması için direniyor; yine, sadece bir kısım tasavvuf ehlinin anlayabildiği bir dilleri var. Neticede, kendi mertebelerine mahsus bir şuurları. Tabiat, onun huyu ve içindeki çeşitli bitki-hayvan varlıkları kadrosunun tamamı; hepsi kendi mertebesinde canlı ve dil sahibi-şuurlu, hayvanî sureti ve özellikleriyle insan da bu tabiatın içinde ve ruh yönüyle bütün kâinatı bütün varlıklarıyla ihata eden bir istidat genişliğiyle Kâinat'tan farklı. Bahsettiğimiz hususlar, maddeye kadar her şeyiyle Kâinat tarafından idrak edilebileceğimizi gösteriyor. Rüyâyı da içine alan bir ifâdeyle, "biz Kâinat tarafından görülürüz!"; biz Kâinat'a baka duralım, Kâinat'ta kendi hüviyetiyle bize bakan, bir nevi bizim gözümüz. İdrak ediliyoruz, özü bâtınımızda olarak. Rüyâyı andırır maveraî bakıştan, zaman üstü idrakten zamanî idrake geçildiğinde, Kâinat bu şuur hâlimizde bizim için konuşan değil, mecazî olarak konuşturulandır. Malûm tefekkür ve felsefeden, çeşitli ilimlere ve günlük hayat ihtiyaçlarımıza kadar, bizim karakterimize nisbetle kendini empoze edinişe göre, onu idrak eder ve semerelendiririz.
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.