Bir ölü dalga, şuramda tam
Coşkusu içinde saklı, gürültüsü
Bu kuru dal parçasını o getirdi dün akşam
Bıraktı yüreğime, en önce beni gördü
Yok hayır, yalnızca beni gördü de ondan
Konuşur gibiydi çünkü dokundukça gövdeme
Bir yangına daha uğrasam
Bir yangına daha uğrasam.
Her şeyden habersizdim önce
Bir gök yapıyordum deniz kabuklarından
Senin çocukça gülüşüne benzer bir gök
Tersyüz ettikçe onları bir solan bir parıldayan
Bak, sana bir şey söyleyeyim mi
Vardır ya hani bir deniz kazasından
Yeni kurtulmuş bir kız çocuğunun gözleri
Bir yaşam boyu şaşkın ve kımıldamadan bakan
O kadar bencilim ki, anla
Sana verdim ben bu gözleri, ben armağan ettim anlaşılan.
Gün geldi daha başka şeyler de verdim sana
Karıştı inceliklerimiz, az da olsa, gerçekte bir hırçınlıktı benimkisi
Ama ben çekinceye kadar bu örtüyü üstüme
Yatağını iyi bilen bir nehir gibi
Aradan yıllar geçti, sanmam ki değişirim
Kuşkum yok, değişemem elbette
Bunları söylemek için bir rastlantı bizimkisi.
Ne çıkarmış az içsem, bütün bütün bıraksam da içkiyi
İnanmazsın hiç mi hiç sevmiyorum zaten
Yazdan kalma bir bitkiyi çıkarıp
Doldurur gibi oyuğunu
Ya da bir hastayı düzeltircesine yatağında
Yalnızca yerine koyuyorum onu
Belki özenle biraz, biraz da dikkatli belki.
Kısaca söyleyeyim anlamak yordu beni
O kadar varım, o kadar da yoğum ki işte
Bir aslanım ya da bir aslan parçalamış beni
Ama istemem bu ölü dalga dokunmasın sana
Vurdukça gövdeme gerisin geriye dönen
Çünkü ne yaşadın, ne de dünyayı tanıdın daha sen
Öyle bir başına, umursamadan kimseyi
İstemem bu ölü dalga dokunmasın sana
Vurdukça gövdeme gerisingeriye dönen.
Edip Cansever