Kitabı okumadan önce, “Nasıl yani Yaşar Nuri deist miymiş?!??” diye okumaya başladıktan sonra aslında Deizm’e islami açıdan bir tahlil yapmış olduğunu daha kitabın ilk sayfalarında anlamış oldum.
Sayın Öztürk, Deizm’in dinci riyakarlığa karşı bir sığınak olarak doğduğunu söylüyor. Dinci zorbalığa maruz kalan insanların, özellikle de Ortaçağda Avrupa’da kurulan Engizisyon Mahkemelerinden sonra, hem Allah’a imanını korumak hem de hem de dinci zulüm ekiplerinin günlük hayatına müdahalelerinden uzak kalmak için bir sığınağa ihtiyaçları olduğunu bu bakımdan deizme sığındıklarını söylüyor. Bu açıdan da deizmin aslında dine karşı değil ateizme alternatif olarak ortaya çıktığını ekliyor.
Kur’an’da müşriklerin ebediyen mahvolmuş sayıldıkları belirtilirken Allah’ın birliğine bir şekilde iman edenlerin mahvolmuş sayılmadığını buna binaen de Kur’an’ın deizme teşvik etmediğini fakat deizme açık kapı bıraktığını söylüyor Yaşar Nuri Öztürk.
‘İyi tamam deizm; batıda Hristiyanlığa, Yahudiliğe, bu dinlerin zorbalığına karşı doğdu fakat İslam’da nasıl tasavvur etti, buna ne diyor yazarımız’ sorusu aklınızdan geçmiştir zira okurken ben de bunu sordum kendi kendime. Onu da “Müslüman dünyanın akılcı ve temiz vicdanlı insanları ise tarikat şeyhleriyle dini temsil ettiğini söyleyen saltanat dincisi azmışların pisliklerine bakarak dine karşı çıkmıştır.” diyerek özetliyor.
Yani kısaca Yaşar Nuri, hak dini İslam’dır, Allah’a imanı korumak için her şeyi feda edebilmeyi insana öneren de Kur’an’dır diyor. Eğer dine uzak bir insan varsa bir gün gerçekten dindar olacaksa onun yolu deizmden geçmelidir yoksa sonu ya dincilik olur ya da ateizm diyor.
Bana göre bir İslam profesörünün başka bir inancı boklamadan incelemesi yönünden güzel, deizmin tahlil ve terkibi açısından yetersiz bir eser olmuş.