Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

152 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
28 saatte okudu
ÜVEY KIRMIZI “Kadını güçsüz görerek zayıf kılan bir yetiştirme düzeninde mücadelemizi veriyorduk düşe kalka. Toplum tabuları kafamıza vurularak eğitiliyor, erkeğin hükümdarlığına bilinçli köleler olarak atanıyorduk tarihin birçok kesiminde. Mayamızda vardı kabulleniş dürtüsü. Halbuki kafamızı biraz dikip yukarı baksak, gökyüzünün herkese açık olduğunu görecektik ama nafile. Boyun eğmeye alıştırılmıştı kadınlar…” Yazarımız bu eserinde kelimeleri dans ettirmiş adeta. Kitabı okurken çok etkilendim ve kitaptan yazdığım notları yazarken bile yine okuyor gibi etkisine aldı beni. Saatler geçmesine rağmen halen başımı döndürüyor eserde yaşanılanlar. Yorumu hazırlamaya başlarken Toygar Işıklı’nın *Gönlüm Göçebe* şarkısını açtım ve duygusallık içerisinde yazmaya başladım. Karakterlerimiz genç yaşta tanışıyorlar. Karakter diyorum çünkü kitabın sonuna kadar bir isim geçmiyor. İlk defa karakter isimleri olmadan bir eser okuyorum ve bu okumamı hiçbir şekilde etkilemedi. Eser daha başından itibaren beni içine çekti ve o hayatlar ile başladım yaşamaya acısıyla, tatlısıyla… Gençlik aşkları, hayatı toz pembe görmeleri ve ardına gelen 550 gün askerlik ile özlemle bekleyişler, mektuplar bana kendi yaşadıklarımı hatırlattı. Bende zamanında 550 gün saydım tek tek, hiç kolay değil beklemek. Her gün eve geldiğimde, aradı mı? Sorularından ailem sıkılmıştı… Askerlikte izin döneminde 99 depremine denk gelmeleri karakterler gibi benim de yüreğimi de dağladı. Ben 550 gün bekledikten sonra onun gelişinin ardından yaşanılan ayrılık sonrası yaşadığım deprem anı benim için hiçbir korku barındırmadı ve ben zaten ölmüşüm deyip içeri geçip yattım. Onların şarkısı olan *Çok Uzaklarda* şarkısı bizimde şarkımızdı . Karakterler arasında yaşanılan kıskançlıklar bana göre kıskançlık değil resmen eziyet çektirmekti. Perdelerin bile kapalı olması durumu bana memleketimizde olan bir olayı hatırlattı. Hastalık derecesinde olan kıskançlıkta tanıdığımızın kızı da perdeleri bile açamıyormuş, sanki hapis hayatı gibi bir yaşamın ardından içine ata ata kız kanser oldu ve vefat etti. Annesinin tek kızı bir başkasının çocuğu yüzünden genç yaşta göçüp gitti. Neden çiftler bu şekilde birbirlerine eziyet çektirirler anlamıyorum… Bayan karakterimiz aşkı için eğitiminden, kariyerinden vazgeçip bir yuva kurması, kendinden fazla ödün vermesi ve hayatı onun kararlarına göre yaşaması beni üzdü. Her hatasının ardından onu affederek başka hataları yapmasına neden olduğunu bilemedi. Bir insan seviyorsa sevdiğine şiddet uygulamaz, onu üzecek hareketler yapmaya çekinir. Kaybetme korkusu olmadığı için belki de bu çektirdikleri. Nasıl olsa beni seviyor bırakamaz bana muhtaç diye düşünüyordu sanırım erkek karakter… Ne olursa olsun kızlarımızın eğitiminden ve kariyerinden hiçbir şey için vazgeçmemesi ve kendi ayaklarının üzerinde durması gerekiyor. Evleneyim de kocam bana baksın, buna mecbur felsefesini yürütmesinler… El âlem ne diyecek diye yaşamayalım… Her anımızı kendimiz için, kendi kararlarımızı alarak yaşayalım… kitabı okurken yormuyor ve rahat bir şekilde okunuyor, akıcı ve net yazılmış satırlar akıp gidiyor… Son sayfada yarışma sonunda kadın karakterin ismi açıklanıyor. Bu eser resmen ruhumu etkiledi, belli bir süre etkisinden çıkamadım. Eserin gerçek yaşamdan alınıp yazılmış olması da ayrı bir etkiliyor okuyucuları. Yazarımızın eline ve yüreğine sağlık diyorum, nice yeni eserler ile buluşmak dileğiyle… Not: Görsellerdeki notlardan sadece birini yazdım. Yorumun bu kadar uzun olacağını daha başlarken düşünmüştüm. #pia #üveykırmızı
Üvey Kırmızı
Üvey KırmızıPia Umy Y.G. · Destek Yayınları · 201686 okunma
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.