Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

416 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Kitap incelemesi
Lütfen incelemeyi bu kitabı okuyanlar ve okumadan önce farklı bakış açısı kazanmak isteyenler okusun... "Kendi kendimizle mücadelelerimiz de bile kendilerimiz birbirine karşı yalnızdır." Evet kitap kendisini yine kendi bünyesinde çok güzel bir şekilde özetlemiş. Kitabın ana çizgisi bunun üzerine ilerliyor. Kendi kendimizle mücadelemiz. Ve yalnızlığımız. Öncelikle kitap enfes ruhsal tahlillerde bulunuyor. Okuma zevkini yükselten ana etkenlerden birisi bu. Araya giren birçok yabancı terim olsa da okuma bütünlüğümüze bir zararları yok. Hatta durumların açıklanmasında önemli dayanak noktaları bu terimler. Şimdi kitabın asıl anlattığı ama tam olarak çıkaramadığımız o duruma gelelim. Yani kitabın alt metni. Neredeyse her müzikte,her filmde ve her kitapta bir alt metin vardır. Aslında asıl düşüncenin altta kalmasının sebebi gerçeğin hazmedilemez korkunçluğudur. Ve sanatçı bizi bu gerçekle direk yüz yüze getirmez. Getiren eserler de toplum tarafından damgalanır. Toplum demişken romandaki karakterler üzerinden ilerleyelim. Tüm karakterlerden bahsetmek lüzumsuz. İki karakter dısındakiler tamamlayıcı karakter. Ama bazı tamamlayıcı karakterlerin temsil ettikleri kavramlar önemli olduğu için bahsetmek gerekiyor. Bunlardan ilki Besim. Besim temel iç güdüleri temsil ediyor. Açlık ve şehvet. Biz romanda şehvetten çok oburluğunun baskınlığını görüyoruz. Açlığı dışarı muazzam bir gevezelik olarak yansıyor. Bu gevezelik onun hazcı yapısının temel tepkisi. Her ne kadar hazlarına göre yaşasa da bundan herhangi bir utanç duymuyor. Aksine cemiyetle dalga geçer gibi bir hali var. Tüm bu alaycılığına karşın içinde içinde herhangi bir gizli kapaklı iş çevirme dürtüsü veya gereksiz kompleksleri yok. Kitaptaki en açık sözlü karakter denebilir. O ikinci kişiliğinin izinden gitse de onu yalancılıkla itham edemeyiz. Bu arada kişilik demişken Samim'den bahsetmemiz gerekir. Samim aslen toplumun ulaşılmasını istediği aydın kesimi ve toplumun kendi kural ve mantık düzeneğini temsil ediyor gibi görünse de asıl olarak insanın ilk kişiliğini yani mantık ve sağduyu ile düzenlenmiş,iç güdülerin ortaya çıkardığı tutarsız duygudurumlarından uzak bir ruh yapısını temsil ediyor. Birinci kişiliğine bağlılığı onu yalan söylemekten uzak tutuyor. Ulaştığı dingin ve rasyonel ruh yapısı ona insan tahlillerinde güçlü bir avantaj veriyor. Fakat tüm bu meziyetlerine rağmen kendisiyle çelişen bir tarafı var. Meral'in kendi kızı olma ihtimali. Bu ihtimalin varlığı bile temsil ettiği tüm cemiyet kurallarını yıkacak güce sahipken o tüm o ideallerini bir kenara bırakıp kısacası unutup Meral'i sevmeye devam ediyor.Kendi deyimiyle "Unutmak için en iyi çare unutmaya çalışmak değil unutmamaktır." Kitapta Samimden bu hususta en küçük bir unutma çabası görmüyoruz. Sonuç kaçınılmaz olarak unutmak. O her ne kadar kendi cemiyetinin kurallarını alt üst edecek bir bilgiye sahip olma ihtimaline sahip olsa da bu cemiyete bir ihanet değil. Kitapta ne diyor. " Yalancılığa da doğruculuğa da tahammül etmeyen bir dünyadayız. Sırasına göre yalanla doğruyu kombine eden bir cemiyet ve ruh yapımız var. " Kısacası Samim'in temsil ettiği cemiyet, gerçekliği manipüle ederek onu işine geldiği gibi kullanıyor. Yani bu bir kendi kendine yalan söyleme meselesi. Bu açıdan bakıldığında Samim'in kendisiyle olan kavgası Meral'in kendisiyle kavgasından çok daha ağır. Lakin bu kavga kendi iç diyaloglarına bile yansımayacak kadar derinlere çekilmiş. Ve bir de Samim'in gençliğinde Meral'in annesiyle olan bir ilişkisi var. Meral annesine sarsıtıcı bir şekilde benziyor. Sadece ruhsal yapıları değil yaşam çizgileri de benzeşmeye başlıyor. Bu noktada belki de yazar kaderin veya zamanın kendisini sürekli tekrar ettiği bir yaşam çizgisine değinmiştir. Ters açıdan bakarsak Samim her ne kadar arkasında bırakmış da olsa ikinci kişiliğine bürünmüştür. Yani eleştirdiği şeye dönüşmüştür. Ha dün olmuş ha yarın. Romanda bize sunulan aslında karmaşık bir zaman örgüsü mevcut. Çünkü insan bilincinde zaman farklı bir şekilde işliyor. Bu zaman algısındaki kırılmayı kitabın tam da son sayfasında görebiliyoruz. Ve gelelim Meral'e. Meral iki kişiliği arasında muazzam bir çatışma yaşıyor. Bu çatışmayı cemiyetin kuralları körüklüyor. Cemiyet yani Samim. Yalana sığınan ve hatta kendi varlığını yalan üzerine kuran bir yapısı var. Bu bize iki kişilik arasındaki dengesizliğin dış dünyaya yansımasını gizlemek için yalanı kullandığını gösteriyor. İki kişilik arası kutuplardaki dengeli gidip gelmeler herhangi bir soruna neden olmazken hangi kutuba ağırlıklı olarak ait olduğunu bilememe hissi iki kişiliği de parçalıyor. Meral yalancı,düzenbaz, ikiyüzlü hatta ve hatta Samim'in ifadesiyle iradesiz olabilir ama bu onu kötü birisi yapmaz. Sadece keskin gidiş gelişler yaşıyor. İntihardan önceki anlarında bile bu böyle. O malum kaza olmasa belki kendini öldürmeyecek. Yaşama bağladığı o dengesiz hovarda tutku tesirini gösterecek. Samim'le ilişkisine gelirsek, Samim'in kendi babası olduğu ihtimalinden haberi bile olmamasına rağmen kitapta da bahsi geçen hatta sırf bu yüzden kitaba konduğunu düşündüğüm " kolektif şuursuzluk" kavramından dolayı bir terslik olduğunu seziyor. Ama bunu kitap boyunca asla Samim'e yormuyor. İntihardan önceki birkaç düşüncesinde abisine yalvarıyor. "Bu damgayı sil alnımdan" diye. O düşüncenin bize görünen yüzü bu. Fakat hatırlayın. O düşüncede abisinin karyolasını sallıyor. Ferhat şıçrayarak uyanıyor. Biraz geriye gidersek. Arnavutköy deki o kabus geceyi hatırlayın. Bu arada söylemeden edemeyeceğim muhteşem bir bölümdü. O parapsişik olayın olduğu gece Meralin annesi karyolasının bilinmeyen bir sebeple sallanmasından dolayı uyanıyor. O bölüm zaten kolektif zihin fikrini güçlendirmek için yazılmış bir bölüm. Peki bu iki sallanış arasındaki bağ ne olabilir. Anne oğul ve kız arasında bir üçgen oluşuyor. Ortada bir meçhul var. Kardeşlerden birinin çarpık bir ilişki içerisinde olma ihtimali ve aynı zamanda asıl babanın temsilcisi olan Ferhat'ın kızkardeşine aşırı öfkesi. Dediğim gibi kitapta kolektif zihin fikri ortaya atılmış. Bu demek olur ki bilinmeyen bir şeyi sezebilir ve doğal olarak ona tepki gösterebilirsiniz. Bilinmez,belki de Meral'in içindeki bu çatışma sırf bu histen doğmuştur. Bu arada Meralin ölüm şekli de ilginç. Yanarak ölüm. Tam bir cehennem tasviri. Ve kitapta bunun üzerinde yani neden farklı bir biçimde kendisini öldürmediği üzerine çok kafa yoruluyor. Her ne kadar bir kaza da olsa Einstenin dediği gibi " Tanrı zar atmaz" değil mi? Ve kitapta da geçtiği gibi "Meçhulun karnından istediğimiz çocukları doğurtabiliriz." Peyami Safa'nın bu kitabı insana dair birçok vasfı bizlere sorgulatıyor. Ve içerisinde çok ağır bir alt metin barındırıyor. Kapanışı yine kitaptan yapalım. "Yalnızım,evet herkes yalnızdır,yalnızız..."
Yalnızız
YalnızızPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 201921,6bin okunma
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.