Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

219 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
21 saatte okudu
Dostoyevski'nin yarım kalan ve ilk büyük roman denemesi olan Netoçka Nezvanova tamamlanmamış olmasına rağmen aslında birçok açıdan Dostoyevski külliyatında önemli bir eser. Dostoyevski, Ev Sahibesi'nden önce bu romanı kaleme almaya başlamış ama tamamlanmamış hâli bile Ev Sahibesi'nden ancak iki yıl sonra yayımlanabilmiştir. Dostoyevski, edebiyat hayatının henüz başlarında kaleme aldığı ve diğer ikisinden daha büyük bir proje olan üçüncü kitabını neden bir anda kenara attı ve çok daha kötü bir novella ve kendi standartlarının yanından bile geçmeyen kısa öykülerle uğraştı? Hem Ev Sahibesi'ne hem de kısa öykülerine yaptığım incelemelerde değindiğim gibi, bence o novellanın ve kısa öykülerin konularına ilham kaynağı olan sebep yüzünden. Yani Bayan Panayev'e duyduğu aşk ve hayal kırıklığı. Yazdığı novella ve kısa hikayelerde genellikle erkek karakterlerde kendisini ve duyduğu aşkı anlatırken, kadın karakterde evli olan Bayan Panayev'i anlatmış ve kadın karakterlerin evli olması ya da hayatlarında başka bir erkeğin olması nedeniyle, kendisini anlattığı karakterler tıpkı gerçek yaşamda olduğu gibi sevdikleri kadınlara kavuşamamıştır. Yani Dostoyevski hayatının büyük bir kısmında olduğu gibi yazarak duygu boşaltımı yapmıştır yine bu dönemde. Bence Netoçka'yı bir kenara bırakmasının nedeni hem konu hem de bu romanındaki baş karakterin bir kadın olması nedeniyle, kendi hayatında bir kadına hissettiklerini ve duygularını bu romanla dışarıya vuramayacak olmasıdır. Bu benim çıkarımım. Sebebi çok başka olabilir tabii ki. Ama o dönem yaşadıklarına ve yazdıklarında sürekli aynı konuya odaklanması sonrası çok mantıklı geliyor. Romanın yayımlanmaya başladığı 1849 yılında Dostoyevski'nin hapiste ve sonrasında sürgün yolunda olmasıyla roman öylece kalıyor. Sonrasında neden devam etmeye kalkmadı? İncelemenin sonlarında yine kendi düşüncelerimle ufaktan değineceğim bu konuya. Dostoyevski sanırım altı bölüm olarak tasarlamış bu romanı. Ancak elimizde üç bölüm var. Ve birbirinden tamamen kopuk, bağlanmayan ve aslında doğru düzgün, net bir konusu da olmayan üç bölüm. Bu kopukluk öyle bir dereceye varıyor ki, Netoçka adını çıkarıp, bu bölümler üç farklı kadın adı verilerek yayımlansaydı elimizde mis gibi öyküler olurdu. Üç bölümün sonu da benim için Ev Sahibesi'nin sonundan bin kat daha iyiydi bu arada. Öncelikle küçük bir kız çocuğu olan Netoçka'mızın adı Annetta. İnternette anlamının 'hiç kimse' olduğu ve karakterin adı belli olmadığı için Dostoyevski böyle bir isim koymuş, gibi bir bilgi var. Benim okuduğum çeviride 'küçüğüm' anlamına geldiği söyleniyordu karakterin kendisi tarafından. Çeviri faciası desem Annetta adı var bir taraftan. Net bir bilgiye sahip olan belirtirse sevinirim. İlk bölümde o dönem oldukça popüler olan müzik ve müzisyen teması hakim. Netoçka'nın hasta ve zayıf annesinin ikinci evliliği ve evlerindeki yaşantı küçük bir kız çocuğunun gözünden anlatılıyor. Yefimov'un gerçek babası olmadığını sonradan öğrenen Netoçka'nın, babalığına beslediği aşkı (direkt aşk besliyorum diye kendi ağzından duyuyoruz) ve zaman zaman bu düşünceden rahatsız olmasına rağmen annesinin ölümünü dilemesini okuyoruz. Freud, Oidipus ve Elektra kompleksini ortaya atmayı geçtim henüz doğmamışken, bu konuyu işliyor romanında Dostoyevski. Yefimov daha sonraları da romanlarına büyük etki edecek sorunlu baba figürünün ilk ayağı oluyor. Sorunlu baba figürlerinin romanlarında bu kadar büyük bir paya sahip olmasının nedeni Dostoyevski'nin evlere şenlik bir babası olmasındandır. Yefimov önceleri bir toprak sahibinin orkestrasında klarnet çalmaktadır. Tanıştığı Fransız bir kemancının ona keman çalmayı öğretmesi ve öldükten sonra kemanını kendisine bırakmasıyla keman çalmaya merak sarar. Daha sonra soylu bir kemancının yeteneğini övmesiyle kibir içinde orkestradan ayrılır ve o dakikadan itibaren kemanı en iyi kendisinin çaldığına dair bir sanrıya kapılır. Hiçbir başarıya ulaşamamasının nedenini küçücük bir odada yaşadığı karısına bağlar. O ölünce sanatının özgür kalacağını ve kemanı tekrar eline ancak o zaman alacağını söyleyerek kendini avutur. Avrupa'dan gelen bir müzisyenin başarılı konseri sonrası bu avuntu yok olur ve konserden eve geldiğinde karısının öldüğünü gördükten sonra Netoçka'yı bırakarak kaçar. Kurduğu dünyanın üstüne yıkılmasını kaldıramaz ve iki gün sonra ölür. Dostoyevski bu karakter üzerinden kendi yeteneğiyle ilgili korkuları dile getirir aslında. İnsancıklar'ın başarısından sonra gelen ün ve övgülerle başı dönen, böbürlenen Dostoyevski'nin, Öteki romanının yerin dibine sokulması sonrası kardeşine yazdığı çeşitli mektuplarda başarısızlığını kendine değil hep başka sebeplere mal ettiğini görüyoruz. Sonradan yazdıklarına gelen ağır eleştirileri de hep başka kişilere ya da sebeplere yüklemeye devam etmiştir. Yazdığı bu karakterle birlikte, acaba İnsancıklar bir tesadüf müydü, aslında iyi bir yazar değil miyim, gibi korkuların kendisini sardığını söyleyebiliriz. Sibirya olmasaydı bence sonu bu karakter gibi olurdu büyük ihtimal. İkinci bölüm annesi ve babalığını kaybettikten hemen sonra önünde bayıldığı evde oturan bir Prens'in Netoçka'yı evlat edinmesiyle başlıyor. Prens'in küçük kızı Katya ile Netoçka'nın arasında yaşanan olaylar ve yer yer erotizme bile kayan ilişkileri anlatılıyor. Oldukça cesur bir deneme. Moskova'da bulunan diğer kızlarının hastalanması sebebiyle Prens ve ailesinin Petersburg'u terketmesiyle bu bölüm de final yapıyor. Üçüncü bölüm benim için en sıkıcısıydı. Prenses'in ilk eşinden olan kızının yanına gönderilen Netoçka'nın, bu kadını annesi bellemesi ve bu kadının eşiyle olan ilişkisine dair gözlemleri anlatılıyor. Sekiz yıllık bir zaman diliminde geçiyor. Final ise oldukça Türk filmi kıvamında oluyor. Dostoyevski Sibirya'dan sonra neden devam etmedi? Bence zaten birbirinden bu kadar kopuk olan yarısı bitmiş bir romana, Sibirya sonrası ikinci ve büyük doğumunu gerçekleştirmiş, olgunlaşmış, kalemi ve kendisi tamamen değişmiş hâlde devam etmeye kalkarsa bölümlerin birbirinden iyice kopuk olacağını düşünmüş olabilir. Yazdığı bölümler sımsıkı birbirine kenetlenmiş olsaydı bile o kadar yıl ve acıdan sonra yazmaya devam ettiğinde ilk üç bölüm ve sonradan yazdığı bölümler tamamen farklı insanlar tarafından yazılmış olacaktı. Dostoyevski'nin dehasını her daim konuşturduğu psikolojik tahliller açısından bakarsak, ustalık eserleri öncesi ayak seslerinin Sibirya öncesi en net duyulduğu eser bu oldu benim için. Yarım kalmış, birbirinden kopuk bölümlerden oluşmuş, bu sebeplerden ötürü okumama gerek yok demeden sırf psikolojik tahlilleri için bile okunması şart.
Netoçka Nezvanova
Netoçka NezvanovaFyodor Dostoyevski · İletişim Yayınları · 20162,346 okunma
··1 alıntı·
596 görüntüleme
Kaan okurunun profil resmi
Yine çok güzel bir inceleme.. tebrik ederim hocam. Yazarın hakkında bilgi sahibi olmadığım bir eseriydi, haliyle eserin yarım birakildigindan da haberim yoktu. Yazarın eseri neden yarım bıraktığı konusunda seninle hemfikirim hocam ve duruma bakılırsa yarım bırakılması gayet normal. Dostoyevski okumalarıni sıkı takip etmeye devam edeceğim :))
Numan okurunun profil resmi
Teşekkürler hocam. Zaten okuyanlar aşağı yukarı hep aynı kişiler. Dosto harici inceleme yapmamaya çalışıyorum bir süredir. 5 satırlık alıntının bile genel olarak okunmadığı ama hesapta okurlardan oluşan bu ortamda inceleme paylaşmayı çok gerekli bulmuyorum artık. Başka ortamlara kendim için kaydediyorum kitapla ilgili düşüncelerimi sonradan hatırlamak adına. Dosto incelemelerini de senin gibi bekleyen birkaç kişi ve görünce banko okuyanlar için paylaşıyorum. Bu yolculuk bitince ayda yılda 1-2 kitaba yaparım heralde. Tekrar çok teşekkürler. :)
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.