Gönderi

Musab
Harbin sonunda, gülüm arkadaşlarına şehitleri gömme emrini vermişti. Mezarların kazılacağı yerde sıkıntılar çıktı ve şehitlerin ikişer ikişer kabre konulmasını buyurdu. Başka bir sıkıntı da kefen bezi bulmakta yaşandı. Yetmiş şehide yetecek kadar bez bulunamıyordu. Tedarik için kefen yerine kullanılabilecek ne varsa getirildi ve örtülerden birini de Mus'ab için ayırdılar. Fakir bir kadının eskimiş bir entarisine benziyordu. Galiba Medine'den koşup gelen kadınlara aitti. Onu üzerine örtmeye çalıştılar. Ayaklarına çekilince başı açıkta kalıyor, başına çekilse ayakları ortaya çıkıyordu. Ebedi merhametin denizi, mutlak iradenin aynası gülüm bunu görünce gözleri nemlendi. Sahabeden bazıları da hıçkıriklarıyla ona eşlik ettiler. Bir zamanlar kat kat ipekler giyen Mekke'nin zengin asilzadesi Mus'ab b. Umeyr, dünyadan gittiği o anda, içine konulacağı daracık bir çukur ile kefenlenecek bir parça bezden bile yoksun kalmıştı. Bedeninin açık kalan kısmını otlarla örtüp onu toprağa indirdiklerinde artık gülüm dayanamadı. Sonra da ashabın gözyaşları sel oldu. Mus'ab, dünyaya gözünü kapayarak nimetlerine yüz çevirmiş, sırtını dönmüştü. Dünyayı ne vatan edindi, ne de mesken tuttu. Bilakis iradesinin atını Allah'tan yana sürdü, dizgini sapasağlam yönetti. Bu, Allah'ın da onu tutması demekti. Zaten bir müddet sonra Cebrail bir haber getirdi: "Müminlerden öyle mert adamlar vardır ki Allah ile olan ahitlerinde sadık çıktılar. Onların bir kısmı ahdini yerine getirip şehit oldu."
Sayfa 443 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
··
4 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.