Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

135 syf.
·
Puan vermedi
Gönüllü Kulluk ve Kölelik
İnsan hiç kula kulluk eder mi, Hele ki gönüllüyse buna akıl erer mi? Montaigne’in en yakın dostu olan La Boetie, sivil itaatsizlik ve şiddetsiz direnişin ilk savunucularından biridir. Hani bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim ifadesi anlam kazanmıyor değil bu bilgiyle. Lakin herhalde bu ifade de günümüzde pek anlamı kalmadı sonuçta herkes herkesle arkadaş. Gel görün ki yazarımızın ömrü kısa sürmüş otuzlu yaşların ilk yarısında vefat etmiştir. Şimdi yazarı bir kenara koyup kitaba eğildiğimizde yazarın kastettiği gönüllü kulluk ile günümüz modern ya da postmodern toplumdaki gönüllü köleliğin farklı olduğunu vurgulamak gerektiğini düşünüyorum. Yazarın kulluk sistemi 16.yüzyılın yönetim biçimi merkezli olup tiranlık ve monarşi merkezlidir. Bu merkezde bilgi eksikliği ve cehalet had safhadadır ve toplumların birbirinden haberi olması çokta olanaklı değildir. Daha doğrusu bilgi akışkanlığı daha ilk adımlarını atmaya çalışmaktadır. Peki günümüzde gönüllü kölelik nedir diye baktığımızda gönüllü kulluğun tersine bilgi akışkanlığı had safhada ve toplumların diğer toplumları gözlemlemesi ve dersler çıkarması pek olanaklıyken neden gönüllü kölelik tercihinde bulunuyoruz? Pek tabii tarihten ders çıkarmamak ve bazı şeylerin aslında bilinmesinin insanın anlam kabiliyetine herhangi bir artısının olmamasından dolayı. Bunu biraz daha açmam gerekirse bir şeyi bilmeniz anladığınız anlamını taşımaması demektir. Misal ilahi dinlerin oruç ibadeti bilinen şeyin bir anlam yoksunluğuna sahip olduğunu bunun içinde bu anlam boşluğunu doldurmak için olayın deneyimlenmesi gerektiği üzerinde durur. Böylelikle ifade edilen dönemlerde dinlerin mensupları ruhlarını terbiye edip bazı imkanlardan yoksun olan diğer insanları anlamaya çalışır. Ne kadar başarılı olduğu bizim konumuz değil elbette. Konumuza geri dönersek insan bazı şeyleri deneyimlemeden anlamına varamıyor dersek yanılmayız. Burada özgürlük kavramına değinmemiz gerek Ortadoğudaki bir insan ile Avrupada olan bir insan için özgürlük kavramı birbirinden mantıken farklı olacaktır. Çünkü ikisinin deneyimlediği yaşam kavramın içeriğini birbirinden tamamen ayrıştırmaktadır. İkiside birbirine bu kendi öznel kavramını ne kadar anlatırsa anlatsın sadece duyduklarından öteye geçmeyecektir bu dinleme edimi ve anlam kazanmayacaktır. Bazı şeylerin aslında genç yaşta anlaşılamamasının en büyük sebebi bu anlam yoksunluğudur. Özgürlük anlamında oluşan bu farklılık tercih edilen asgari yaşam biçimini belirlemektedir. Kimisi için özgürlük sınırlarla belirlenmiş bir toprak parçasında yaşamakken kimisi içinde sırtında bir çanta ile dünyayı gezmektir diyebiliriz bunları çoğaltabiliriz tabiki. Özgürlük demişken ilk otorite figürümüzün hatta eğitimin ilk başladığı yerin ebeveyn yanı olduğunu vurgulamak gerek. Bu öncelikle sizin hayatta nasıl bir duruş sergileyeceğiniz üzerinde büyük bir etkiye sahip eğer bu kurumda aşağılanmış ve söz sahibi değilseniz ileriki yıllarda düşüncelerini dillendirmekten çekinen çekimser bir çizgide olabileceğiniz anlamını taşır. Bunun yanısıra demokratik bir aile ortamında yetişen bir çocukta aynı şekilde ileriki yıllarda düşüncelerini dillendirmekten çekinmeyen ve özgüvenli bir çizgide olacağı ihtimali üzerinde durmak gerek. Tabiki istisna durumlarda yok değildir. Burada ifade etmek istediğim aslında ebeveynler bir noktada toplumu inşaa etmektedir. Küba devriminin ilk yıllarında sağlık alanındaki eksikliği farkeden Fidel Castro ve Che eğitime evde ebeveynleri eğiterek daha sonra bu ebeveynlerin çocuklarına sağlık eğitimi vermesiyle oluşan sağlık eğitim silsilesinin başarısı sayesinde günümüzde sağlık alanında Küba varolabilmektedir. Kitapla kalın
Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev
Gönüllü Kulluk Üzerine SöylevÉtienne de la Boétie · Alfa Yayıncılık · 20151,055 okunma
··
1.722 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.