Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Böyle olaylarda yorum yapmak veya fikrimi paylaşmayı aslında sevmiyorum. Çünkü hepimizin yaptığı anlık başıma veya çevreme gelirse ne yaparım. Benim başıma gelse nasıl hissederim duyguların yansıması. Onun en güzel kanıtı yaşanan diğer olaylar ve dünyada sürekli olan toplu veya bireysel vahşiliğin hayatta normal bir şey olarak kabul görmesi. Mesela bunları yazmadan 1 saat önce düğündeydim. Ne kadar üzülsem de orada herkese gülümsedim ve annemin hatırı için dans ettik. Sonra düğünde iken düşündüm. Şuan kaç kişi acı çekiyor ve kaç kişi mutlu mesut yaşıyor diye. Köle standartlarındaki insanlar(Çin'deki sadece karnını doyurmak için ölesiye kadar çalışanlar ve bu duruma yakın insanlar bahsettiğim.) hariç(Onların duygularını ne açıklayacak empati yapabileceğime inanıyor nede 3 öğün yemek yiyebilen başını sokacak evi olan insanların anlayabileceği düşünüyorum) şuan dünya da büyük bir çoğunluğun mutsuz ve azımsanmayacak kadar çoğunluk yapay mutluluk içerisinde diğer saydığım gruplar bakıldığında çok küçük bir grup gerçek mutluluğu yaşadığına karar verdim. Çünkü dünya'da çok fazla ölüm, tecavüz, savaş ve benzeri çok olay var ve onların yansımaları nefrette daha fazla. Bu olayların çoğu bir şekilde çevremizde yaşanıyor. Bunların yansımaları içimizdeki nefret duygusu körüklüyor ve kutuplaşma ile insanlara ön yargı iyice artıyor. Zaten insanların toplu olarak yaptıkları hatalar yüzünden yakın zamanda açlık ve mini buzul çağıyla doğa kendisini korumak için insanların en az yarısı öldüreceği zaman yaklaşırken neden bu nefreti körüklüyoruz. Adil bir yasama ile doğayı yaptığımız tahribatı en aza indirgeyip, açlık ile mini buzul çağı minimum ölümle kapatmak varken neden kendi kendimizin ayağına kurşun sıkıyoruz. İlla başımıza büyük felaketlerin gelmesiyle mi birleşecek insanlık...
··
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.