Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bıçaklı süt.
Büyük, deri koltuğa gömülüp sütümü yudumlamaya koyuldum. Bardağın dibine vardığımda duygularım törpülenmiş, düşlere dalmaya hazırlanmıştım. Gözlerim birden kanser paketin içinden çıkan yaldızlı kâğıda takıldı. Burayı süpüren adamın temizlikle ilişkisi olmadığından her yer çöp doluydu. Yaldızlı kâğıt gümüş rengiydi. Büyüdü, büyüdü, büyüdü. Pırıl pırıldı. Gözlerimi kıstım. Baktım. Güneş amca odacığa girmişti sanki. Yerimden kalktım. Havalandım. Bölmeden çıkıp barın içinde döndüm dolaştım. Kapının üzerindeki pencereden bir duman gibi süzüldüm kent sokaklarına. Çok kalmadım bu lanetli kentte. Dünyayı dolaşmaya koyuldum. Evreni kapladım. Deniz oldum. Yıkadım tüm yaratıkları. Akça pakça oldular. Tertemiz, pırıl pırıl oldular. Günahlarını temizledim. Düşünürlerin beynini yıkadım; orospuların apış arasını temizledim; bebeklere süt verdim; tüm genç kızları yanaklarından öptüm; koltukları tuttum, sarstım, siyasileri düşürdüm yerlere. - İşsizler, Güçsüzler. Zavallılar, yoksullar sizi, bitip tükenmeyen acılarınızdan kurtarmaya geldim! - diye haykırdım dağ tepelerinden. Renkler birbirine karıştı. Parlak, donuk, çığırtkan, sessiz renkler. Kimse böylesine muhteşem bir renk cümbüşunun ortasında kalmamıştır. Mavilerin, sarıların, kırmızların, siyahların, beyazların oluşturduğu bir yelpazenin ortasından heykeller çıkıp yürümeye başladılar. Beyaz sakalları göbeğine değin uzanan Koca Yahudi; misket gözlü, fırça bıyıklı, apış arasında gamalı haç çizilmiş Avusturyalı onbaşı; kel kafalı, kazma dişli, kara gömlekli makarnacı… Bu üçlünün ardından da Koca Tanrı, azizler, koca koca kanatlı melekler ilahiler söyleyerek ilerliyorlardı. Üzerime üzerime geldiler. Yaklaştılar, yaklaştılar. Ezeceklerdi beni. Ellerimle yüzümü kapadım. Bağırdım, haykırdım… Ve birden giysilerim, tüm organlarım dört bir yana saçıldı. Kollarım, bacaklarım, kafam… Cennetteydim. Heykeller bana bakıyorlardı. Kafalarını salladılar. Sırıttılar pis pis. Koca Tanrı sağ ve sol yumruklarını havaya kaldırdı. Makarnacıyla fırça bıyıklı sağına, Koca Yahudiyse soluna koştular.Yumruklarını indirdi Koca Tanrı. Yer yarıldı. Üçü de gittiler iyi iblisin yanına. Sonra ellerini çırptı koca tanrı. Azizlerden ikisi geldiler. Aaa, aaaa! Aziz değildi bunlar. Koca göbekli, hâki renkli giysili, kel kafalı, badem gözlüydü biri. Diğeri de uzun burunlu, kovboy şapkalı. Gene kocaman yumrukları havalandı. Balyoz gibi indi beyinlerine. Yer yarıldı, onlar da gitti. Koca tanrı bir kez daha çırptı ellerini. Diğer azizler geldiler. Bunların yüzleri sana, bana, ona benziyordu. Koca Tanrı’nın koluna girdiler. Birlikte uzaklaşmaya başladılar. Kocaman gümüş rengi ışık sönüyordu. Bense yavaş yavaş yerime indim havadan. Oturdum. Küçücük bölmedeydim. Önümde boş bir bardak...
Sayfa 127Kitabı okudu
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.