Gönderi

Hadd-i zatında sabır, yalnızca eziyet ve zulümlere karşı sabır değildir. O, şümûllü bir manaya sahiptir ve pek çok şeye sabretmek gereklidir: Taata devamda sabır, ma’siyetten sakınmada sabır, zıt düşüncelerdekilerin her türlü hile ve tuzaklarına sabır, batılın yayılmasına sabır, hakka yardım edenlerin azlığına sabır, eziyetli yolların uzunluğuna sabır; nefsin istekleri, tamâ ve heveslerine, za’fına, noksanlığına, aceleciliğine, çabucak usanmasına sabır; insanların taleplerine, eksikliklerine, cehaletlerine, hemencecik neticeye ulaşma isteklerine sabır, sabır, sabır... Bütün bunlardan sonra neticeye ulaşılınca, galebe çalıp hakimiyetele geçince, bolluk ve refaha erişilince nefsi tevazu ve şükür dairesinde tutabilmede sabır... Bollukta da, darlıkta da, elemde de sevinçte de, Allah’a irti batlı olmada, O’nun kaderine teslimiyette, tam bir huşû, güven ve itmi’nan içinde her şeyi O’na havale etmede sabır... Öyleyse sabır, Allah’a güvenip, Allah’a dayanmak, Allah’tan ummaktır. İslâmî bir cemiyetin ikâmesi ve idâmesi için nefsinden ve toplumdan gelen zorluklara göğüs germektir;* bu uğurda karşılaşılan güçlüklerden yılmadan, reddedilmiş olmaktan dolayı bıkıp usanmadan, azim içerisinde gayret göstermektir. * A.Fâiz, Tarîku’d-Da’ve I, 198-208
Sayfa 257 - Kitap Dünyası
3 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.