Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

408 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
İngiliz edebiyatının şaheserlerinden birisi. Hastalıklı bir aşkın etkileyici hikayesi. Kurgusu, içinde barındırdığı çeşitli duygular ve muazzam olay akışı ile okunması gereken bir eser. 19.yüzyıl İngilteresinde geçen romanda olaylar, küçük yaşlarda, zengin bir aileye evlatlık olarak gelen, şimdiye dek okuduğum en kötü karakterlerden biri olan Heathcliff’in etrafında dönüyor. Esasında burada kötüyü ya da kötülüğü biraz sorgulamak gerekiyor. Sevdiği kadından ayrılmanın acısını, çevresindeki herkesin hayatını zindana çevirerek çıkarmaya çalışan kötü kalpli Heatcliff'i hayata bağlayan tek duygu, intikam alma arzusudur. Herkesten nefret etmekte, bu duygu ile etrafındaki tüm insanların hayatını büyük bir ustalıkla altüst etmeyi başarmaktadır. Bu davranışların temelinde ise Heathcliff 'in küçük bir çocukken karşılaştığı kötülük ve aşağılanmaları büyük bir kine dönüştürmesi yatar. Eserde; aşkın hastalıklı bir ruhla birleşince, insanı nasıl bir canavar haline getirdiğine, en muhteşem aşkların bile korkunç bir nefrete dönüşebildiğine şahit oluyoruz. Merhametin aşktan üstün olduğu etkileyici şekilde anlatılıyor. Sevgi, kin, nefret, intikam ve tutku gibi birçok duyguyu aynı anda sorgulanıyor. Roman, içerisinde birçok karakteri barındıyor. Bu sebeple ilk sayfalarda kadroyu ve olay akışını oturtmak biraz zor. Ancak olaylar o kadar sürükleyici, tasvir ve tahliller öyle başarılı ki sayfalar ilerledikçe kendinizi kızdığınız karakterlere üzülürken buluyorsunuz. Esas kötünün kim olduğunu sorgularken; kötü bir karakterin hakkının nasıl verildiğini, ne kadar gerçekçi ve başarılı çizildiğini görüyorsunuz. Eserle ilgili beni etkileyen noktalardan birisi de kitabın yazarı Emily Bronte’nin hayatı oldu. Yazar, baskıcı Victoria dönemi İngiltere’sinde kadın yazarlara beslenen önyargılar yüzünden kız kardeşleriyle birlikte önceleri erkek kimliğiyle şiirler yazıp sonrasında kendi imzasıyla yayınlamış. Bir şiir kitabı basılmış ve kitap sadece iki adet satmış. Uğultulu Tepeler ise Emily Bronte’nin 30 yaşında veremden ölmesinden bir yıl önce 1947 yılında yayınlamış ve Rüzgarlı Bayır adıyla Türkçe’ye çevrilmiş. İçinde yaşadığı zaman dilimi ve şartlar düşünüldüğünde böyle yaratıcı bir kadının adını yalnızca İngiliz edebiyatına değil dünya edebiyatına kazıması ve cesaretiyle hemcinslerine ilham kaynağı olması müthiş bir başarı. Onu tanıma fırsatını bulduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Okunmasını tavsiye ediyorum.
Uğultulu Tepeler
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Can Yayınları · 202142,2bin okunma
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.