Onsekizinci yüzyılın sonuna dek doktorlara “işaret doktrini” öğretiliyordu; yani herhangi bir
rahatsızlık için alınan ilaç, bir doktorun sözleriyle, şöyle görülüyordu: “Çare olacağı
hastalığa dair açık ve belirgin bir dışsal özellik taşımaktadır... Bir tilkinin ciğerleri astıma birebir
çareydi, zira bu hayvan solunum bakımından çok güçlü oluşuyla göze çarpar. Zerdeçal parlak
sarı renktedir, bu da sarılığı iyileştirme gücüne sahip olduğuna işaretti... İnciotunun
(lithospermum officinale) tohumlarının temel bir
özelliği olan parlak yüzey ve sertlik, böbrek taşı ve kumuna karşı etkili olduğuna dair bir işaret olarak görülürdü... ” J. S. Mill, “Bir olgunun
koşullarının bir diğer olguya benzemesi gerektiği önyargısı,” diye yazarak, bu safsatayı
ilk meydana çıkaranlardandır. Bu hata ilkel kültürlerde kültürümüzden de yaygındır.Antropolog Evans-Pritchard’ın belirttiği gibi,
Zandeler, birbirlerine benzedikleri için kuş dışkısının mantarı iyileştirdiğine, maymun ile
epilepsi nöbeti geçiren kişinin hareketleri birbirlerinden çok farklı değil diye de yanık maymun kafatasının epilepsiyi tedavi ettiğine
inanmaktadırlar.