Gezdim cihanı, çektim felaket; bunca serencam geçti başımdan.
Nagah edeydim, kah yalın ayak, kah başı kabak; gezdim gördüm bunca vilayet.
Vardım bir şehre, çarşısı Pazar; bilmeyen gezer, bilenler sezer.
Dediler,’’derviş!’’,’’ne semtten geliş?’’,’’var mıdır bir iş?’’
Dedim ‘’seyyahım!’’,’’sadık-ı rahım, kendime şahım, başımda külahım.’’bildirdim halim.
Dediler’’kanden gelirsin?’’ Ç
Dedim ‘’ben şahım başıma’’
Dediler’’gel eğlen!şu vilayette alalım sana bir ebru hilal,lebleri zülal,bir ruhleri al;başı önünde,devlet
yanında, ben gerdanında; benleri yıldız, dilber bir kız; kaşları yaydır, çehresi aydır; benleri çoktur,
akranı yoktur; bir yüzü mah, bir zülf-i siyah, bedir-mah yüzlü, bir ahu gözlü, bir şirin sözlü; bakıp
durmalı, cana sarmalı, hemen almalı;zülfü burmalı,saçı sırmalı,bir teni ablak,pamuktan yumuşak;bir
tatlı dilli, bir ince belli,yanağı güllü,neydüği belli;bu resme meşhur,gözleri mahmur,kaşları samur,elma
yanaklı, kiraz dudaklı,gümüş tırnaklı;naziktir eli,çifte gamzeli,bu resme metin.
Ben de işittim,yandım tutuştum,ateşe düştüm;hem gerçek sandım,söze inandım.hemen
gittiler,nikah ettiler,beni yettiler,alelacele gerdeğe girdim;illa ki gördüm,bir kazma dişli,bir kazan
başlı,üç otuz yaşlı,saçı dökülmüş,yüzü buruşmuş,eti karışmış…
Kapıyı açtım,hemandem kaçtım;kuş gibi uçtum.durmadım orda,asla kırım’da;giderim şarka,eskidi
hırka;başta bir külah,kurtardı Allah!...