Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

BİR KELEK HİKAYESİ..
Vakit akşama yakın, gök kızıla çalmış bir yaz günüydü.. Sıcak sıcak.. 'O esen-boğa da esmese hepten harabız' dedi içinden.. Yine o gün işten geç çıkmıştı. Bayramdan önce yetişmesi gereken bir iş onu bu vakte kadar oyalamıştı.. Tasarım yaparken kendini de kaybediyordu ya olsundu.. Hayalinde yaşattığı mekanların ete kemiğe büründükten sonra gerçeğini yaşamak ve yaşayan o mekanların hayat akışına dahli hep huzur verirdi. Şimdiye kadar madalya takmamışlardı emeklerine gerçi, hatta çoğu zaman çok ciddi eleştiriler de almıştı ama olsundu 'kimse bilmese de bir bilen var ya' diyip balıkların alıklıkları vız gelirdi. Bu düşüncelerle nerdeyse eve gelmişti, araba kullanırken düşünebilmek de bir aşamaydı ya işte bu da güzeldi.. Son kavşakta bi anda kilit olan trafik onu an'a geri getirdi "Londra asfaltı mübarek " diye söylendi, genelde sakin olan semtindeki anlık sıkışıklığa.. Solda bir kamyonet, arkasında belediye otobüsü ve ön kilit.. Tam kamyonetteki yeşil biberlere sapsarı kavunlara bakarken açılan yolda biraz ağırdan alsa hemen düdükler öterdi.. Çok acelesi vardı ya herkesin hani Tabakhane kaçardı falan aman diyeyim.. 'Neyse akşam akşam ayar etmiim' milleti dedi içinden düdükler ötmeden hemen ilerledi.. 'Alsa mıydım ya bi kavun.. Biberler tatlı mıydı ki..'diyesiye bi yüz metre çoktan gitmişti bile.. Kızdı kendine' ne düşünüyorsun ki, hep böyle yapa yapa çok şey kaçırmadın mı hayat akışında da.. Ne duruyorsun dön yol yakınken al işte' dedi. O sıkışıklıktan eser kalmayan yolda bir U çekti. Biraz ilerleyip kamyonetin arkasında da durdu. Sapsarı kavunlar, yeni koparılmış buram buram kokan biberler, ayşekadın fasulyeler... İlk defa fiyatlarını sormadan ne istediğini direk sordu "Biber tatlı mı? “ " Tatlı. " " Bir tane de kavun istiyorum. Ama en ballısından olsun" Adam kasketini az yukarı kaldırıp en ballı kavunu seçmeye çalışırken o da daha neler var diye bakıyordu. Bi köşede Bi beze sarılmış ucundan hafif görünen keleklere takıldı gözü. Çocukluğunun en lezzetli yiyeceğiydi. Asla bi tüm keleği yiyemez muhakkak bi ortakçısı çıkardı.. Birbirine bakarak katır kutur kemirilen bi kelek iki çocuğun yüzünü tebessüm ettiren en tatlı şeylerden biriydi o zamanlar.. "Kelek ne kadar" dedi. Kavunları toplarken kasaya evdeki çocuklara da beş on kelek atan adam "onları satmıyorum evde çocuklara attıydım" dedi. Sonra ne düşündüyse "size hediyem olsun" diyerek sarılı beze uzandı. Bi yandan sevinen bir yandan da "çoluk çocuğun rızkına mani olmayayım ama" laflarına kulak asmadan sekiz on civarı irili ufaklı keleklerden iki tane uzattı.. En tazesinden en katır kutur edeninden seçmeye çalıştığını görünce içini bir sevinç yüzünü de kocaman bir tebessüm kapladı.. Biber ve kavun 9,5 lira tutmuştu. Cüzdanında 10 lira çıkardı uzattı. Para üstünü vermek için hareketlenen adama 'tamamdır' dedi göz ucuyla memnuniyetini belli ederek. Adam önce bi durakladı "ama keleğin parasını da almış olacağım, o benim hediyemdi" dedi. Evet evet çocukluğuna dair bu hediyeye değer biçmek olur muydu..Hediyeydi o.. Utandı.. Aldı paranın üstünü.. Ve hediyeyi.. Geri döndüğüne değmişti.. 'iyi ki..'. dedi.. Ve tüm iyi dilekleriyle içinden 'Senin gibi adamların nesli tükeniyor, kendine iyi bak emi..' 'Vermeden almanın derdine düşmüş zamane kurnazlarına, kendini uyanık sanan fırsatçılara ve tüm çirkinliklerine rağmen adamım diye gezenlere inat sen çok yaşa emi' dedi.. Dilinde, " ah felek zalim felek kime ceket kime yelek ,kimine kavun yedirdin, kimine yedirdin kelek.." şarkısı evin yolunu tuttu..
··
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.