Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bknz: Instagram
Şehrin meydanlarında çırılçıplak dolaşamayız, bu bizi utandırır ancak siber meydanlarında savunmasız ve çırılçıplak dolaşıyor, hatta kendi varlığımızı onaylatmak adına yediğimizi, gittiğimizi, sevdiğimizi, kaybettiğimizi, acımızı, kederimizi, yasımızı uluorta paylaşıyoruz. Halbuki boşuna değil hiçbir şey. Bize bedava gibi sunulan internet hizmeti aslında bizi bedava olarak büyük şirketlerin gözetleyiciliğine sunuyor. Dünyanın en büyük gözetleme kulesi olarak internet kullanıcıların zevklerini, tercihlerini her türlü davranışsal verilerini arsızca suiistimal ediyor. Ekranın arkasında bizi acımasızca yönlendiren algoritmalar var ve her davranışımızı kayıt altına alıyorlar. Artık mahrem yaşantılarımız kapitalistlerin orta malıdır. Shoshana Zubof’un söylediği gibi, tarassut ve iç dünyalara destursuz giriş bu yeni gözetim kapitalizminin iş modelidir, pazara ait olmayan her şey pazarın emrine verilmiş ve insan tahmin edilebilir, yönlendirilebilir, güdülebilir bir otomat haline getirilmiştir. Artık siz Google’ı değil, o sizi arıyor; sanal hizmetler değil, siz kullanıcılar olarak bedavasınız artık. Bu bir tür ‘eşkıya kapitalizmi’ : Biz onlar hakkında pek az şey biliyoruz ama onlar neredeyse bizim nefes alışımızı bile izliyor. Temel soru şurada düğümleniyor: Kim bilecek? Kimin bileceğine kim karar verecek? Kimin bileceğine kimin karar vereceğine kim karar verecek? Tokmak kimin elinde olacak, kim çalacak davulu? Algoritmalar en yakın arkadaşlarımızın resimlerinden bize özel/ kişisel bir satıcı oluşturduklarında sevdiğimiz bu yüze nasıl hayır diyebileceğiz? Burada fevkalade asimetrik bir güç dağılımı var ve bu da hem insan saygınlığının, hem de demokrasinin altını oyuyor. Kişiselleştirme adı altında kişiye özel süzgeç ve algoritmalarla elde edilmiş mahrem veriler tamahkar şirketlerin istifadesine sunuluyor. Ruhunuz ve zihniniz her türlü mühendislik işlemine hazır ediliyor.
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.