Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Türkülere Güzelleme
Gözlerinizin ışığı mı sönmüştür bir vakittir? Bir şey mi, bir hıçkırık mı düğümlenip kalmıştır boğazınızda? Yoksa çakmak çakmak bir yanıp bir sönen gözlerinizi, ardından yağmurlar süzülen bir cama dayadınız da sular ve yağmurlar içinde birine mi bakarsınız? Nefesinizle iri bir dudak resmi mi çizmektesiniz buğulu camlara? Sol böğrünüzden mi yaralısınız? Kaç kurşun yediniz? Gurbettesiniz, hasrettesiniz, yitiksiniz, perişan olmuşsunuz, yayan yapıldaksınız. Bıyığınız, saçınız ağarmıştır. Sakalınız belinizdedir. Kocamışsınız. Genç kızsınız. Her yanı, yönü yöresi bahar tutmuş, tomur dolu bir kız. Taze ve güzel. Bir gelinsiniz yeni. Bir anasınız yıllanmış ve eski. Babasınız, amcasınız, kirvesiniz, ağasınız, balasınız, bacısınız. Yeni göğse çıkmışsınız, bebesiniz. Ne olursanız olunuz türkü söylersiniz. Türkü söylersiniz de, "Yüzünde göz izi var Sana kim baktı yarim" yahut "Üstünde uçan kuşların, Tutup kanatların yolasım gelir" dersiniz. Artık kıskançsınız. İçinize yüreğinizin başına bir köz düşmüştür. "Ben seni sakınırım Yerdeki karıncadan" dersiniz, bir buruk ve acayip erkeklik içindesiniz. "Sen ağlama kirpiklerin ıslanır" dersiniz, ağlamayı bilirsiniz. Gözyaşının sayısız defa daha insanı güzelleştireceğine yeminlidirsiniz. "Gitme Yemen'e Yemen'e Yemen sıcak dayanaman Tan borusu er vurulur Sen cahalsın uyanaman" dersiniz, destanlar düzersiniz. "Sağ göğsünün üstü benlidir mâdem Sol göğsünün altı bensiz olur mu" dersiniz. Hoyrat mı, ağlamaklı mısınız, bilemezler. Yüzümüze bel bel bakarlar. Sayısız sorgular vardır gözlerinde ve kafalarında. "Ziyaret olmuşsun kurban istersin Dahi malım yoktur candan ileru" dersiniz, ne iffetli bir can bezlediş içindesiniz. "Bir yanım kurt, kuş yemis Bir yanım bihaberdir" dersiniz, derdinizle derman ve deva bulmuşsunuzdur. Şadlık ve sefa içresiniz. "Çıktım Kozan'ın dağına Karı dizleyi dizleyi Yaralarım göz göz oldu Cerrah gözleyi gözleyi" dersiniz, şadlık gitmiştir. Şekvâlar, şikâyetler üzresiniz. "Ayrılmak olur mu taze geline" der, taze gelinler. Taze gelindir de erini, erkeğini yitirmiştir çöllerde, yavruları omuzunda, sırtında ve göğsündedir. "Ya kimlere baba desin Senin bebek dillenirse" diye sorup sual eyler. Evermişlerdir de bu birlikten, bu beraberlikten, bu alıp alıp vermelerden bir iz, bir nişane bilem yoktur. "Çerden çöpten yuva kurdum Uçurmadım bala ben" der. Boyuncağızı bükük kalmıştır. Ötelerde, uzaklarda yaşın yaşın ağlayan biri de, "Sular içmem kadınım sensiz" diye inlemektedir. İniler iniler de sonra felâh bulamaz. "Bu dert beni iflâh etmez öldürür" der ve göçüp gider. Ama umutları onu bırakmaz ki. İçi, sevdalığı, engin ve yüce olan bağlılığı onu içten dıştan kozalamıştır. Ölmüştür, bir dileğini türkülere emanet ederek: "Mezarımı yol üstüne kazsınlar Yar geçerken belki bana can gelir" Türküler onun vasiyetine hiyanet etmezler ki. Ne yapalım ki türkülerle de, dualarla da hüznümüz Allah'a dır bizim. İmzası millet olan, halk olan, insan olan türküler "Hiç bitmiyor şu gönlümün kavgası" diyor. Ölüme olsa da yalnız gitmeye bakmamalıdır. Marifet de, hakikat de bu değildir. Önce sevgiliye, sonra onunla bir ve beraber kemâl halinde asıl sevgiliye kavuşmadıkça gönlümüzün kavgası dinmeyecek, dur durak bilmeyecektir. Bizler türkülerle gurbetli, türkülerle vuslatlıyız. Türkülerle analı babalı, türkülerle öksüz ve yetim kalmışız. Varsa yoksa türküler, diyeceğiz. Dünyanın neresinde olursak olalım, türkülere özlem duyacak, türkülere güzellemeler düzeceğiz. Türkülere merhâbâ diyeceğiz ve can-ü yürekten selâm edeceğiz. F. Gemuhluoğlu (Türk Yurdu, Nisan 1959)
Sayfa 133 - İz Yayıncılık, 6. Baskı, 2018
·
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.