Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

144 syf.
·
Puan vermedi
·
18 günde okudu
Lise yıllarımda, Fenerbahçe Stadı’nın yakınlarında, Osmanlıca tek kelime bilmediği halde tabelasında sahaf yazan, bir “kitap eskicisi”nde çalıştım. Cumartesi ve Pazar günleri sabah altıdan güneş batana kadar, Rus pazarı diye anılan yerde tezgah açıp kitapları satıyordum. Hafta içleri okuldan sonra ise, kağıt toplayıcıların dışında, kimsenin kapısını çalmadığı depoda, gece yarısına kadar sadece okuyordum. Patronum sert bir adam değildi ama “işveren hastalığı”ndan muzdarip olduğundan, beni üç kuruş paraya çalıştırıp sömürüyordu. Ve sürekli şunu soruyordu: “ Niye gülümsüyorsun?” Haklıydı. Paralarının içinde yüzen Varyemez Amca gibiydim. Her yerim hazinelerle dolu olduğundan çok mutluydum. ( Aramızda kalsın ama, depoda okuduğum dergi ve kitapların sayısını kabaca hesaplarsak, sanırım, sömüren taraf ben oluyorum.) İşte orada Akbaba’dan Gırgır’a kadar envaı marka mizah dergileri ile de tanıştım. Ancak 90’larda, muhalif olmanın -her zaman ki gibi- vatan hainliği ile eş tutulduğu zamanlarda, toplumun değer yargısı olarak adlandırdığı aslında kemikleşmiş haksızlıklar bütünü olan bir çok kavramla kafa bulan, mahallenin delisi olmasına rağmen bir çok da bedel ödeyen, Leman ve L-manyak gibi mizah dergileri çok daha ayrı bir yere sahipti. Herkes Kötü Kedi Şerafettin derken ben “Bahadır Boysalcıydım.” Osmanlı işkenceleri ve diğer çizgileri herkesten farklıydı. Baruter’in bilinçaltı köşeleri sınırlarımızı zorluyordu. Met-Üst’ün felsefe kokan esprileri ve kendine has romantikliği farklı bir şekilde ruhumuzu okşuyordu. Erdil Yaşaroğlu’nun hayvanları Selçuk Erdem’in penguenlerinden geveze olsa da Selçuk Erdem ağır abiliği ile daha ağır basıyordu.Ve tabi ki Memo’dan kafiyeli küfürler öğreniyorduk. Kendini anlatma egosunun içinde boğulmak üzereyken, son anda fark ettim. “Bi zahmet” kitaptan da bahsedeyim di mi ama… Memo; kendine yakıştığı gibi kasmadan, yakın arkadaş sohbeti kıvamında, tribünleri düşünmeden bir röportaj yapmış. Kendi asosyal hayatının dışında, dergilerin “mutfakları” nı da anlatıyor. Abesle iştigal olmazsa eğer; yazara ufak bir eleştirimizi şöyle kıyı bir yere bırakmak isterim. Çalıştığı mizah dergisi , “ayakta kalabilmek” için reklam aldığında, özgürlüğünü kaybetmiş bir dergide çalışamayacağını belirtip dergiden istifa ederken, kendisi “ekmek” derdine düştüğünde ,”ayakta kalabilmek” için, kendi özgürlüğünü kaybedip ,hayat biçimine aykırı, “plazalarda” çalışmanın tutarsızlığını yaşıyor. Ahmet Kaya’nın da dediği gibi “bu ne yaman çelişki böyle” Sözün özü: Eğer o dönemi yaşayanlardansanız; okurken, çok farklı deneyimlerinizi hatırlayacaksınız.
Memo Tembelçizer - Anlatıyor Her Şeyi
Memo Tembelçizer - Anlatıyor Her ŞeyiAydın Demirer · Nota Bene Yayınları · 20166 okunma
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.