Gönderi

Evrenin sembollerle dolu bir kitap olduğu, Eskiçağ Mezepotamya"'sinda doğmuş bir inançtır. Bu inancı kendisine temel kılmış filozoflar, hatta kültürler olmuştur. Yeni Platonculugun kurucusu Plotonius'a (205-270) göre varolan şeyler işaretlerdir. Bu işaretleri okumayı bilen bilgeler de, girilemez olan gayb alemini müşahede ederler. Ona gore bütün bir doğa, yazılarla dolu olan bir kitap gibidir. Bilgelik, varlıkların hareketlerinin telâffuz ettiği yasaları, doğa kitabından okuma marifetidir. Mezopotamya kaynaklı bu inancın, yeniden ve daha güçlü bir şekilde kendisini gösterdiği kültürlerden birisi İslâm'dir. Bir bütünlük içinde Kuran'a bakıldığında, ilk vahyedilen ayet olan "oku" ifadesinin, sadece Kuran'daki sözleri değil, "Ayet" kelimesinin ifade ettiği şeyleri ve olayları birer sembol olarak görüp anlama manasına geldiği görülebilir. Yıldızlar, gezegenler, gök olayları, yağmurun yağması, güneşin doğup batması, canlıların doğup ölmesi, dağlardan toz zerrelerine varıncaya kadar etrafımızda gördüğümüz irili ufaklı her şey ancak bilge kimselerin okuyabileceği işaretlerdir. Söz konusu inancı, farklı bir sentezle Yeniçağ Avrupa'sının gündemine taşıyan Galileo (1564-1642) evrenin büyük bir kitap olduğunu, fakat bu kitabın yazıldığı dil ve semboller bilinmeksizin evren kitabının anlaşılamayacağını söyler. Ona göre bu kitap matematik dilinde ve üçgen, çember ve diğer geometrik şekillerden oluşan sembollerle yazılmıştır. Bu sembollerin ve matematik dilinin yardımı olmaksızın, karanlık bir labirentte çaresiz bir hayret içinde kalan insanın, evren kitabının tek bir sözünü bile anlaması mümkün değildir..
··
29 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.