"Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.
Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar, yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı hem de alaycı bir gülüşle dinlerler bunları. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin. Tek ilaç şarap yardımıyla unutmaktır; afyonun ve uyuşturucu maddelerin sağladığı sahte uykudur. Ama ne yazık ki bu tür devaların da etkileri geçicidir, acıyı kesecekleri yerde çok geçmeden daha da şiddetlendirirler."
Yaralar hayatın her alanında bizimle var olacaktır. Hiçbir zaman kurtulamayacağız, en çok da bunu bilmek acıtıyor insanın içini. Erdal Öz de belki bu anlatıklarının hepsini yaşamadı ama hani şöyle bir söz var ya; “Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın.” işte Erdal Öz bu insanlardan biri ve o acıyı duyup yazıya döküyor bizim de duymamızı sağlıyor. Bu yaşanılanları da bilmek gerekiyor kanımca, bilelim ki ona göre tekrar aynı şeyleri yaşamayalım, önlem alalım elimizden geldiğince.
Yaşar Kemal'in ön sözü ve o başta yazdığın alıntıyı gördüğümde bu kitabı hediye etmek istemiştim. Okurken acı çektin belki ama Kafka'nın dediği gibi "Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?"