Gönderi

222 syf.
10/10 puan verdi
Çok Büyük Bir Roman: Kuyucaklı Yusuf
Son dönemde bence çok iyi bir şey yapıyor ve uzun yıllar önce okuduğum bazı romanları tekrar okuyorum. Bu minvalde seçtiğim yeni roman, bundan yaklaşık 15 yıl kadar önce okuduğum Kuyucaklı Yusuf oldu. Sabahattin Ali’nin neredeyse bütün kitaplarını okumuş, özellikle öykücülüğünü çok beğenen bir okuruyum. Kuyucaklı Yusuf, onun okuduğum ilk kitabıydı. Bir arkadaşımdan emanet alıp okumuştum. Ancak bende fazlaca yer edinen bir roman olmamıştı. İyi ki, tekrar okumuşum. Çünkü ne kadar büyük bir eseri ıska geçmiş olacaktım! Eser, çok sarsıcı bir cinayet sahnesi ile başlıyor. Yüksek tempoda başlayan eser, o tempoyu neredeyse hiç düşürmeden devam ediyor. Kitabı okurken yazarının Sabahattin Ali olduğu ve neşir tarihinin 1937 olduğu hep aklımdaydı. Bunlar önemli şeylerdi. Çünkü Kuyucaklı Yusuf, hemen her yazarın ilk romanlarında olduğu gibi Ali’de de otobiyografik çizgiler taşıyordu. Zira Ali’nin ilkgençlik yıllarında babasının vazifesi nedeniyle yaşadıkları Edremit’in büyük bir yeri vardı. Tıpkı Kürk Mantolu Madonna’nın Almanya’sı gibi, burada da bizzat yaşamıştı… Romana adını veren mekân Kuyucak olsa bile, sadece romanın başlarında yer bulabiliyor kendine. Yoksa roman Edremit ve çevresini konu ediyor. Kuyucaklı Yusuf, Türk edebiyatının öncü roman örneklerinden birisi. Ali, eseri yazdığında 29-30 yaşlarında imiş. Ancak hiçbir acemilik işareti olmadığını söylemek lazım. Gayet usta işi bir eser. Hatta bence sonraki iki romanından bile çok daha önde bir eser. Zaten bence, ilginç bir şekilde 1920-40’ların romanları, günümüzdekilerin hiç de gerisinde değiller, hatta pek çoğundan öndeler. Ali’nin tasvirleri harikulade; romanda tasvir seven okurları fazlasıyla tatmin edecek kadar çok ve başarılı. Yusuf’un suskunluk üzerine kurulu aşkı, hatta dahası bütün hayatı oldukça başarılı bir şekilde aktarılmış. Roman karakterleri, yerli yerinde ve iyi işlenmiş tipler. Yaşlar, yıllar ve tarihi süreç de doğru işlenmiş. Zaten hikâye genel itibarıyla 1903 ile 1915 yılları arasında geçiyor. Arka planda devrin toplumsal ve siyasi gelişmeleri de vurgulanmış. Köhneleşmiş, çürümüş son dönem Osmanlı bürokrasisi gayet net anlatılmış. Bir devletin çöküşünün, adaletin çöküşü; güçlünün haklı çıkması ve zulmün artması ile olduğu çok açık bir şey… Özellikle küçük kasabalarda nüfuzlu ailelerin, paralarının etkisiyle adaletten ticarete kadar pek çok şeyi ellerinde tutuyor olmaları; romandaki ifadeyle adam bile öldürebilmeleri… İşret meclisleri, toplumsal yapı, kumar ve eğlence ortamları, cehalet ve sefalet… Hepsi açıkça ortaya konmuş. Bu anlamda gerçekçi bir öyküye sahip olduğu da açık… Romandaki gerilim dozu iyi verilmiş. Özellikle kaymakam Salahattin Bey'in çaresizliği, gururunun önünü kapatması ile Yusuf’un son dönemlerdeki garibanlığı… İlk dönem romanları için yapılan, "iyilerin tam iyi, kötülerin tam kötü" olduğu eleştirisine gelince, burada tam anlamıyla bunu görmüyoruz. Mesela baba kaymakam iyi karakter ama yanlışlar yapan bir iyi; keza Muazzeze de öyle. Toyluğunun getirdiği yanlışlar yapıyor. Keza, esas oğlan Yusuf bile, Ali’nin vurulmasına istemeden de olsa seviniyor gibi. Sonra babasının sunduğu memuriyeti kabul ediyor ki, nepotizm kokan bir durum. Şahinde gelgitleri olan bir kadın. Ancak Şakir ile Hacı Etem… Bunlar zaten ruhlarına kötülük sinmiş tipler; düzelmeleri değil düzelmemeleridir gerçekçi olan… Ben romanı çok beğendim. Zaten birkaç oturumda bitirdim. Akıcılığı yanı sıra, olay örgüsü de hayli sağlam. Sabahattin Ali’nin ömrünün genç çağında katledilmiş olması, Türk edebiyatı için ne kadar büyük bir kayıp… Daha iyi anlaşılıyor. Çünkü kısa ömrüne yalnızca 3 roman sığdırabilmiş bir adamdan söz ediyoruz. Hayatı maddi ve adli sıkıntılarla geçmiş bir adam. Siyasi fikirlerine katılıp katılmamak kişiye kalmış bir şey ancak ben Trakya sınırında, bir dağ başında katledilen ve o zamanlar benim şu yaşlarımda olan bu adamı saygıyla anıyorum. Burada sonu ile ilgili birkaç şey yazacağım. İpucu sayabilecek olan varsa, bu paragrafı atlayabilir. Sonunun açık olduğu gibi bir düşünce var. O odada bulunan herkesi vurdu Yusuf. Muazzez’i ise ya kazaen vurdu ya da o vurmadı. Ancak dağa çıkacağını hatta romandaki anlatımdan çıkardığım kadarıyla Kübra ile yollarının tekrar kesişeceğini düşünüyorum. Hülasa edersek, bazı romanları yıllar sonra tekrar okumak gerekiyor. Çünkü o romanda yazanlar değilse bile biz değişebiliyoruz! Kuyucaklı Yusuf, çok büyük bir roman…
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021176,2bin okunma
··
52 görüntüleme
Semih okurunun profil resmi
Yorum için teşekkürler. Bende yeni bitirdim kitabı. sizin değindiğiniz gibi Kübra ile ilgili sanki devamı gelecek şeklinde düşündüm ve yaptığım araştırma da “eğer yazılsaydı ikinci cildin Çineli Kübra, üçüncü cildin de dağdan şehre inen Yusuf'un dünyasını konu alacağı” şeklinde röportajda bildirdiğine dair bir yazı okudum.
Mehmet Y. okurunun profil resmi
Bunu yeni öğrendim. Büyük ölçüde İnce Memed serisine benzeyecekmis desenize...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.