Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yaradana doğa üstü boyut iade edebileceği şeyleri kutsayan insanoğlu..
"Her birimizin bir rehber ağacı olduğunu biliyor muydun?" "Sahi mi? Peki ne yapar bu rehber ağaç?" "Her şeyden önce senin rehber ağacının hangisi olduğunu anlamam gerekli. Benimki cevizdir ama seninki sözgelimi alıç olabilir. Sana bunu söyleyecek olan kendi şamanındır. Ağacını saptandıktan sonra onunla uyum içinde olmalı, öğretmenin olduğunu kabullenmeli, onun aurasına girmelisin ve sonra.." "Sonra.." "Sonra o seni aydınlanmaya, huzura kavuşturacaktır. Bilmem çocukken hiç deniz kenarına gidip kumda çukurlar kazdın mı? önce heyecanla kazmaya başlarsın iyice derine inmeye çalışırsın ama sen çukurdan ne kadar kum çıkartırsan çıkart içine su sızan çukur hep aynı derinlikte kalır. Kazarsın kazarsın ama Sisifos gibi hep aynı noktadasındır. Doğa, boşluk sevmez; boşluk oluştuğu anda onu doldurmaya çalışır. Onu kumla, yapraklarla, mikroorganizmalarla, suyla, toprak kaymasıyla doldurur çünkü onun tasarımları arasında boşluk yoktur. İnsanoğlu tarihin son 300 yılında yaradanın varlığını göklerden silmeye uğraştı ve kumsaldaki çocuk gibi kısacık süreler için bunu başardığını sandı. Gökler boştu, insanoğlu nihayet özgürdü. Yargılamalardan, kadim korkulardan ve kölelikten kurtulmuştu. Öyle miydi gerçekten? Yoksa boşalan gökler anında bambaşka şeylerle mi donmuştu? Venüsler Marslılar rehber ağaçlar ve hayvanlar kristaller ve büyülü sözler gibi... Artık yaradana inanmayan insanoğlu, ona doğaüstü boyutu iade edebilecek her şeyi kutsamaya başladı. Bütün bunları gülünç bulma duygusunu atabildiği zaman büyük bir hüznün egemen olduğunu anlayacak. İlk Mezmur'da sözü edilen 'meyvesi her mevsimde olgunlaşan ve yaprakları hiç solmayan ağac'a ne oldu? Böylesi bir gerileme düzeyine ve içsel yoksulluğa nasıl gelindi?
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.