Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

639 syf.
8/10 puan verdi
Cilt I Nikita Kruşçev Nikita Sergeyeviç Hruşçov, doğru okunuşu Hruşçyov olan soyadı, Türkiye'de genellikle İngilizce Khrushchev yazımındaki gibi Kruşçev olarak telaffuz edilir. Stalin’ in ölümünden sonra 1953-1964 yılları arasında 11 yıl süre ile Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri olarak görev yapmıştır. Anılarını iktidardan düştükten bir iki yıl sonra 1965-1966 yıllarında yazmaya başlamış. Ekim 1917 Devrimi olarak bilinen, Vladimir İlyiç Lenin önderliğinde mevcut geçici hükümetin devrilerek Rus Çarlığı' nın sonu olmuş ve Sovyetler Birliği kurulmuştur. Stalin, Lenin’ den sonra, Lenin yanlısı Troçki aleyhinde başarılı bir karalama kampanyası yaparak Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri olmuştur. Birinci ciltte özellikle 1922-1953 yılları arasındaki 31 yıllık Josef Stalin dönemi anlatılmaktadır. Kısacası bu süreç; güç dengesi oluşturduğu düşünülen SSCB’ nin (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) soğuk savaş diye bilinen uzunca bir dönemin, diktatörce yönetilen ve “ben dedim oldu” lu 31 yıllık kısmıdır. Sovyetler Birliği’nde bir yandan açlık sürerken, diğer yandan tarım, sanayi, ekonomi de etkin yapılanma mücadelesi verilmektedir. İktidarın otoritesinin devam etmesi, etkisini sürdürmesi de bir o kadar önemlidir. Aynı zamanda halkın da güveni önemlidir. Daşalarında ki ziyafet sofralarında Sibirya’ nin uçsuz bucaksız zalim coğrafyasına, belki bir daha dönmemek üzere sürgün edilecek talihsizlerin isimleri belirlemek keyifli olsa gerek içten içe (!). Ne yazık ki günümüzde de tanık olduğumuz yalakalar, çıkar düşkünleri gözü dönmüşler her dönemde olduğu gibi bu dönemde de yoğunlukla mevcut. Sindirilmişlerin aman aman bir tatsızlık çıkmasın "ferman sizindir padişahım", "gelene ağam gidene paşam" diyenler de yok değil hani. Yukarıya çıkmak için bir basamak gereklidir. Bunun için onu karalayarak, yoldaşını çiğneyerek uzanmak vardır hedefe. Ya pogromlar? Ne kadar yabancıyız ki katliamlara, gözümüzün önünde ya da herhangi bir coğrafyada hala yaşanmakta olan, kimi zaman da görmezden geldiğimiz iç kanatan acılar. Aaa tuh, afedersin. Haydi iade-i itibar. Her şey ne kadar basit ki; en küçük bir şüphe hazin bir son getirir yaşama, devir değişir “bunu hak etmemişti” ne kadar basit değil mi? Sovhoz ve kolhozların durumu da kitapta ara ara işlenmekte, sovhozların kollektifleştirilmesi fikri ayrıcalığının getirdiği mücadele ortaya konmakta. Zengin tarımsal üretim kapasitesi olan Ukrayna' nın birlik geneline yetişmesi sağlanırken, üretenin bundan faydalanmakta sıkıntı çekmesinin ve sonuçlarının pek de adil olmayışını gözlemleyebiliyorsunuz. Ya çıkarları için de olsa asla bir araya gelmesini düşünemeyeceğiniz ya da rüyanızda görseniz inanmayacağınız ortaklıklar neyin nesi? Ve de bu gerçekleşmişse ne düşünürsünüz, ruh halinizin durumu? Peki, dünyanın en eskilerinden, mimari açıdan eşsiz ve büyük, en derin istasyonunun 84 metrede olduğu bir metrosu olsaydı, övünerek bitiremediğimiz İstanbul şehrimizin. Toplum olarak hemen her şeyde çok önemli vazgeçilmez ve benzersiz düşüncelerimiz vardır, ama boş verin bunlar bizi aşar gerçekte. Gâvur aklı işte, yapmış (!). Peki peki tamam pes: ya 1939 lu yıllarda gizli kayıt yaparak düşmanı zor duruma düşürme çabası olmuşsa, koskoca tablo arkasına gizlenen bir fotoğraf makinası ile üstelik. Düşünsenize böylesi tuzaklar ta o zamanlarda varmış. Ne kadar eski ve iğrenç bir yöntemmiş meğer deriz hepimiz sanırım ki. Birinci ciltte yazar, her ne kadar her bölüm başında açıklamalarda bulunsa, içerik içinde kimi yerlerde numaralandırarak dip notlarına yer vermekte ise de “uzman okuyucu burada kendini şaşkınlığa düşürecek pek bir şey bulmayacaktır. O, zaten bütün hikâyeyi bilmektedir ve benim yol gösterici işaretlerime ve notlarıma da ihtiyacı yoktur” demektedir. Yine yazar Kruşçev için “aynı hatayı asla ikinci defa işlemedi ve her şeyi çabuk öğrenen, şüphe götürmez bir kişisel otorite sahibi olduğunu gösterdi” sözü ile de Kruşçev hakkında bir başka önemli bilgi vermektedir. Kitap her ne kadar yazarın yönlendirmesi olsa da bazı şeylerin olmuş olabileceği ya da olmuş gibi gösterildiğinin açık ifadeleri size önemli düşünceler doğurmaya itmektedir. Kitap Milliyet yayınları tarafından 1971 yılında Mehmet Harmancı ve Mehmet Ali Kayabal’ ın çevirisi ile yayınlanmış bir eserdir. Çeviri ve baskısı ile hiçbir olumsuz düşünceye kapılmadım. Söz konusu kırk dört yıl önce çevrilip basılmış bir kitap. Yine birinci cilt olarak; okumaktan sıkılmadığımı, bilmediğim bazı şeyleri bana kattığından, değer yargılarımın güncellenmesi açısından beğendiğimi ve okunması gereken kitaplardan olduğunu söylemeliyim. Not: 1- Anlayışınıza sığınarak iki ciltten oluşan bu eseri, sitenin teknik alt yapısından kaynaklı olarak mecburiyetten 1 ve 2. cilt yorumlarımı ayrı ayrı, ayrı zamanlarda yine bu inceleme altında yapmak zorunda kalacağımı belirtmek istiyorum. 2- Yukarıdaki incelemem 438 sayfadan oluşan I. cilte aittir. 3- İncelemem okunurken, içerikteki olumlu ya da olumsuzlukların Stalin döneminde olanlardan kaynaklandığını gözden uzak tutmayınız lütfen. Cilt I - 438 sayfa Hatalarım varsa affola. ------------------------------------------------------------------------------------ Cilt II Bu cilt daha çok dış dünya içeriği ile yine bölümlerden oluşmakta. On yedi bölüm ve dört ek içermektedir. Sovyetler’ in çizgisinde ülke yönetimi sürdüren kardeş ülkeler diye tanımladığı Polonya, Çekoslavakya, Bulgaristan, Romanya ve Macaristan’ ı içeren temaslar, yakınlaşmalar, bunları kaybetmemek için gerektiğinde tavizkar gerektiğinde katı tutumlar çerçevesindeki ilişiler… Doğuya, Kore’ ye uzanır bir kol Kuzey Kore, Güney Kore üzerinde uygulanan politika ve savaş. Yedi yüz milyonluk Çin ile birlikte, artık gücü gerilerde kalan Fransa ve İngiltere’ ye aldırmaksızın, ABD ye gözdağı. Her ne kadar aralarında sorun olsa da Çin ile olan anlaşmazlıkları gizleme becerisi. Artık modası geçmiş silahlar yerini modern silahlar almalı. İnsanların canını bunlarla almalı artık. Kimyasal, nükleer, biyolojik olabilir, hiç önemi yok. Önemli olan yeter ki güç bende olsun. Soğuk savaşın başlangıcına ilk adımlar. Uzaktan uzağa ya da masa başında blöfler, kurmacalar. Yayılmacılığın, sömürünün temel hedef alındığı zihniyet ile kimi zaman sınırlarının ötesinde kimi zaman da birbirlerinin burnunun diplerinde bitip namluları çevirmeler. Bu zihniyetle ABD nin Ortadoğu’ da gözünü diktiği Mısır üzerinde, bir manevrayla uygulamış olduğu politika, silah ve lojistik destek ile bu hesapları terse döndüren bir Sovyetler’ i görmekteyiz. Sonrasında Nasır ile sıcak ikili ilişkiler. Castro Küba’ sına destek olmak amacıyla, ABD’ nin dibine kadar sokulup Castro’ ya desteğini esirgemeyişi, müdahaleye çok kararlı olan ABD’ yi bu kararından vazgeçirmiştir. Zira, Sovyetler Cüba’ da füzeleri çoktan rampalara yerleştirmişlerdi bile. Stalin, Marx-Lenin öğretisinden uzaklaşmıştır. En önemli ve hassas görevlerdeki partili, general, doktor vs. bile iftira şebekesi eşliğinde düzmece iddialarla savunmalarını yapamadan işkencelerle itirafları alınarak bir ortadan kaldırış tezgahını gözünü kırpmadan yapmıştır. Stalin’ in ölümünden sonra, 25 Şubat 1956 tarihinde yapılan 20. Kongre’ nin gizli oturumunda yaptığı Gizli Söylev denilen konuşmasında Kruşçev yaşanan bu dramı açıkça örnekleriyle ortaya koyuyor. Birinci ve ikinci ciltlerde yer yer çeşitli fotoğraflara da yer verilmekte. Kitabı okurken sıkılmadım. Okunmasını da tavsiye ediyorum zira, bugünlerin analizi ve bugünleri anlamak, o günleri de bilmekten geçer diye düşünüyorum. Cilt II - 418 sayfa İyi okumalar.
Kruşçev' in Anıları I-II
Kruşçev' in Anıları I-IIEdward Crankshaw · Milliyet Yayınları · 19715 okunma
·
48 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.