Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Aşık olduğunuz insan aslında rüyalarınızın erkeği ya da kadınıdır; daha tanışmadan önce onu hayal etmişinizdir -yoktan değil, zira hiçlikten hiçlik çıkar, ama yaşanmış veya arzulanmış deneyimlerinizden.O kişiyi o denli net bir biçimde ayırt edebilmenizin sebebi onu bir anlamda zaten tanıyor olmanızdır;onu bunca zamandır beklemiş olduğunuz için ezelden beri tanıyormuşsunuz gibi gelir,ama aynı zamanda size gayet yabancıdır.Tanıdık yabancı kişilerdir onlar.Fakat bu basit hikâyede oldukça dikkat çekici bir unsur var:Rüyalarınızı süsleyen bu kişiyle tanışmayı ne kadar istiyor, umut ve hayal ediyor olursanız olun onu özlemeye ancak onunla tanıştıktan sonra başlarsınız.Bir nesnenin yokluğunu(ya da başka bir şeyin yokluğunu)hissetmek için onun varlığı gerekli gibidir.O gelmeden önce de bir tür hasret duyuyor olabilirsiniz, ama yokluğunun yarattığı hüsranı tüm gücüyle hissetmek için önce onunla tanışmanız gerekir. Denilebilir ki hayallerinizin erkeği ya da kadınıyla ve ya esasen hayatınızın herhangi bir tutkusuyla karşılaşmadan önce genele yayılmış ve boşlukta asılı bir hüsran hissederken, bu mucizevi nesneyi bulmanız hüsranınızın kaynağını tespit etmeye yarar.Aşık olmak, tutkunuzu bulmak, sizi neyin hüsrana uğrattığını tespit etme, tasvir etme ve ortaya koyma girişimleridir.Bu açıdan her zaman neye ihtiyaç duyduğumuzu, Lacan`ın terminolojisiyle neyin eksik olduğunu bulma ve anlama çabası içindeyizdir.Peşine düştüğümüz kökenler hüsranın kökenleridir. "Neyin noksan olduğunu bulmanın amacı onu yerine koymaktır;en azından, bir yoksunluğu gidermenin ilk aşaması neden yoksun olunduğunun keşfedilmesidir," şeklindeki araçsal, pragmatik, sağduyulu düşünce mantığa uygundur.Bir şeyi yeniden bulabilmek için onu kaybettiğimizi bilmemiz ya da sezmemiz gerekir. Freud erotik yaşamla ilgili ünlü bir beyanında, bir nesnenin keşfinin her zaman yeniden keşif olduğunu söyler.Ama Freud aynı zamanda -daha sonraki psikanalistleri de etkileyerek- bu kaybedilen ve bulunan nesnelerin gerçekliğini de sorgular.Bu nesneye asla sahip olmamış olabileceğimizi ve onu geri kazanmamızın mümkün olmayabileceğini ima eder,hatta açıkça söyler.Aradığımız ve hiç var olmadığı için asla yeniden bulamayacağımız nesne ya da insan, arzu ettiğimiz şeydir.Bir başka deyişle, hüsran hissine bulduğumuz ilk yalancı çözümden -yaşamaktan korktuğumuz hüsranı hissetmemize engel olacak ideal bir arzu nesnesi yaratmaktan- asla kurtulamayız.Kafamızdaki ideal insan, gerçek insanlarla gerçek ilişkiler içine girmekten kaçış noktamız olur.
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.