Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

301 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
"Evdeki silah. Evde o silah olmasa, müzik setinin, televizyonun, bilgisayarının, saatinin ve yüzüklerinin çalınmasının, ağzının tıkanıp ırzına geçilmesinin, bıçaklanmanın an meselesi olduğu bu şehirde kendini nasıl koruyabilirdin ki! Evde o silah olmasa, kanepenin üzerindeki adam da şimdi şehrin toprağı altına girmemiş olurdu." Güney Afrika denince Nadine Gordimer ya da J.M. Coetzee gibi ünlü edebiyatçılardan önce benim aklıma apartheid(ırk ayrımcılığı) kavramı geliyor nedense. Güney Afrika ırkçılığın devletin resmi politikası haline gelmiş ve etkisi en güçlü şekilde hissedilmiş ülkelerin en başında geliyor. Irkçılık bu ülkede kendine yasal bir zemin bulmuştur adeta. Bu konunun üzerine eserlerinde kararlılıkla giden yazarlardan biri de Güney Afrikalı Nadine Gordimer’dir. Yazar bu uygulamanın karşısında olduğunu her daim dile getirmiş ve kitaplarının neredeyse tamamında hep bu konuyu işlemiştir. Beyaz ırktan olan Gordimer ülkesinde yüzyıllarca sürmüş bu ayrımda ötekileştirilen, ezilen siyahların yanında yer almaktan çekinmemiştir. Ülkesinde yaşanan olaylara kayıtsız kalmamıştır. Gordimer'in romanlarına baktığımızda genel olarak ırk ayrımcılığının sebep olduğu acılar ve sıkıntılar ön plandadır. Ezilen grup sürekli siyahlar olmuştur. Bu süreçte ise beyazlar genelde olaylara kayıtsız kalmış, sessizliğe gömülmüş, edilgen bir şekilde yaşamlarıma devam etmişlerdir. Yazar genelde beyazların bu edilgen, sessiz tavırlarını tartışmaya sunar kitaplarında. "Evdeki Silah" da bu tarz bir romandır. Kitapta olaylar apartheid sonrasında bir dönemde geçiyor. Harold ve Claudia çiftinin konfor içinde sürüp giden yaşamları korkunç bir olayla bir anda değişir. Tek oğulları Duncan ev arkadaşlarından birini öldürmek suçundan tutuklanmıştır, üstelik suçunu da itiraf etmiştir. Sürekli başkalarının başına gelen şiddet olaylarının bu sefer kendilerini bulması onları derinden sarsar. Duncan insan yaşamına önem veren birisi olduğundan bu cinayete bir anlam veremezler. Bu haberden sonra çift bu cinayetin altında yatan nedenleri sorgulamaya, sadece Güney Afrika'nın kanlı geçmişiyle değil, kendi geçmişleri ve önyargılarıyla da yüzleşmeye başlarlar. Çift gerçeği bulma adına psikolojik bir değişime uğrar. Oğullarını savunana avukat bir siyahidir. Bu sayede siyahların dünyalarına girme şansı bulurlar. Aslında yazar kişisel bir olaymış gibi görünen bu durumu, politik ve kolektif bir olaya dönüştürüyor burada. Apartheid döneminin insanlar üzerindeki etkilerini sorguluyor. Apartheid bitince suç ve cinayetler hızla artmış ve korunmak/güvenlik amacıyla her evde bir kedi gibi bir silah bulundurulmaya başlanmıştır. Silah o ülkede kendinizi savunmak için olmazsa olmaz bir şey haline gelmiş. Bugün Güney Afrika'ya giderseniz, müstakil evlerin yüksek duvarlarla çevrili, duvarların üzerinde elektrikli dikenli tellerin olduğunu göreceksiniz. Devlet, toplumdaki şiddeti beslerse, bunun etkileri ayrıcalıklı vatandaşlara kadar gider. Duncan'ın öldürdüğü kişiyle olan homoseksüel ilişkisi, intihardan kurtardığı ve delice sevdiği kızın öldürdüğü adamla birlikte olması cinayeti aydınlatmaya yetmez, olayları daha karmaşık hale getirir. Duncan'ın avukatına göre Duncan'ın içinde bulunduğu koşullar ve toplum yapısı bu cinayetin işlenmesine sebep olmuştur. Kitapta bu konuyla ilgili geçen şu cümle çok manidar gerçekten: "Eski rejim döneminde devletin uyguladığı şiddet, bu uygulamanın kurbanlarını şiddete alıştırmıştı. İnsanlar başka türlü yaşanabileceğini unutmuşlardı." Devletin körüklediği şiddet maalesef zengin fakir, siyah beyaz hiçbir ayrım yapmadan her vatandaşı eşit şekilde etkilemiştir. Kitabın ilk bölümünde anne babanın geçmişiyle yüzleştiğini görüyoruz. Harold ve Claudia çifti suçu bir nebze de kendilerinde bulurlar. Irk ayrımına kayıtsız kalmalarının, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla hayatlarını devam ettirmelerinin cezası kesilmiştir. Kitabın ikinci bölümü tamamıyla mahkeme salonunda, avukatın savunması ve tanıkların ifadeleriyle geçiyor. Hikâye Duncan tarafından değil de anne baba tarafından aktarılıyor. Duncan'dan çok onların psikolojisini okuyoruz. Olay yönünden biraz kısır olsa da olayların incelenmesi ve analizi gerçekten okumaya değer bir kitap olduğunu okuyucuya fazlasıyla hissettiriyor.
Evdeki Silah
Evdeki SilahNadine Gordimer · Can Yayınları · 200110 okunma
··
118 görüntüleme
Seda okurunun profil resmi
Şu an okumakta olduğum bu eser ile alakalı neler karalanmış buraya diye bir bakarken, sizden başka kalem oynatan olmadığını gördüm. Olay örgüsünün okuyucuya geçişi ve tahliller gerçekten sizin de dediğiniz gibi kayda değer güzellikte. Nobelli olmasına rağmen böyle kıyıda köşede kalmış, günyüzüne çıkmamış eserlerin okunduğunu görmek bana mutluluk veriyor, çok da güzel ifade etmişsiniz, emeğinize sağlık.
N okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Seda Hanım, maalesef Gordimer gibi aynı kaderi paylaşan pek çok yazar var. Gayemiz de günyüzüne çıkmamış bu gibi eserleri okuyuculara ulaştırabilmek. Keyifli okumalar dilerim.
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.