Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

muhyiddin-i arabi'den kuran okumanın sırrı: “sufi muallimlerden biri bize rivayet etti ki, bir delikanlı kendisinden kur’an okuyormuş. onu sarı benizli görmüş ve demiş ki: - sanırım sen geceleyin, hatimle namaz kılıyorsun. - evet dediğiniz gibidir. - oğlum bu gece kıblende beni hazır tut (tasavvur et) ve namazında bana kur’an oku ve benden gafil olma. delikanlı hayhay dedi. sabahlayınca: - sana söylediğimi yaptın mı? - evet hocam. - dün gece kur’an’ı hatmettin mi? - hayır, ancak yarısından fazlasına gücüm yetti. - oğlum bu gecede, kur’an’ı bizzat hazreti peygamberden dinleyen ashab’tan herhangi birinin önüne koy ve ona oku. fakat sakın! çünkü onlar hazreti peygamberden dinlemişlerdir. tilâvetinde ayağın kaymasın. - inşallah hocam öyle yaparım. sabah olunca hoca ona gecesini sordu. o da dedi ki: - hocam bütün gece boyunca kur’an’ın dörtte birinden fazlasına gücüm yetmedi. - oğlum, bu gece ise kur’an kendisine indirilmiş olan hazreti peygambere oku. kimin huzurunda olduğunu da bil ve unutma. sabah olunca: - hocam dedi, bütün gece boyunca kur’an’ın bir cüzünden fazlasına gücüm yetmedi. - oğlum bu gece olunca okuman hazreti muhammed’in kalbine indiren cebrail’in huzurunda olsun. fakat dikkatli ol ve kime okuduğunun kadrini bil. sabahlayınca: - hocam şu kadardan fazlasına gücüm yetmedi diyerek kur’an’dan birkaç sureyi andı. - oğlum dedi, bu gece olunca allah’a tövbe et ve kendini hazırla… ve bil ki o’nun huzurunda duruyorsun, o’nun kelamını o’na okuyorsun. okuduğunda tedbirli ol. çünkü maksat harfleri bir araya getirmek değildir. kur’an okumaktan maksat okuduğun manaları düşünmektir.) sakın cahil olma. sabahlayınca, hoca talebeyi bekledi ama gelmedi. onun durumunu soracak birini gönderdi. kendisine denildi ki, hastalanmış ve ziyaret ediliyormuş. hoca da ziyaretine gitti. delikanlı onu görünce ağladı ve dedi ki: - hocam, benden yana allah sana hayır versin. kendimin bir yalancı olduğunu ancak dün gece bildim… seccademde doğrulunca ve hakk’ın huzurunda kendisine kur’an okuduğumu tasavvur edince, fatiha ile namazı açtım ve ‘iyyake na’budu’ (ancak sana kulluk ederiz) sözüne ulaştım. kendime baktım. fakat nefsimi allah’ın sözünü tasdik eder görmedim. iyyake na’budu demekten utandım. o, benim sözümde yalan söylediğimi biliyor… böylece okumayı fatiha’nın başından ‘malik-i yevm’id din’ sözüne kadar tekrarlamakta kaldım. iyyake na’budu demeye gücüm yetmiyordu… yüce allah’ın huzurunda yalan söylemekten utanıyordum… fecr doğuncaya kadar rükûa varamadım… işte ben, artık o’na, kendi kendimden razı olmadığım bir hal içinde gidiyorum. böylece bir saat geçmeden delikanlı öldü. defnedilince, hoca onun kabrine gitti durumunu sordu, delikanlının kabirden sesini işitti(keşif/durugörü). diyordu ki: - ey üstâd! ben diri olan tanrı’nın yanında diriyim. o beni hiçbir şeyle hesaba çekmedi." arak from isnetus: eksisozluk.com/entry/62307490
·
12 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.