Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

"ANNE OLMAK..."
Lugatta; çocuğu olan kadına "anne" denilse de, aslında annelik, yavrusunu ilk öğrendiği andan itibaren başlıyor. Daha kucağına almadan, kokusunu duymadan hatta bir pirinç tanesinden küçük olduğunu bildiği halde yine de en ufak bir tehlikede avuçları hemen karnına kapanıyor sanki düşse, tutacakmış gibi.. Nasıl güzel,nasıl kutsal bir durumdur bu değil mi? Çünkü Allah öyle bir iç güdü vermiş ki, anne kendi canını hiçe sayıyor çoğu zaman.. Yemeyip yediren, giymeyip giydiren oluveriyor bir anda.. Buraya kadar pembe bulutlarla okudunuz değil mi yazdıkları mı.. Fakat üzülerek, tam da bu hislerinizin nasıl suistimal edildiğini anlatmak istiyorum sizlere. Öncelikle; yavrusunu koruma hissiyatı had safhada olan kadıncağıza hamileliğinin doğal bir süreç değil de, bir "hastalık" olduğu lanse ediliyor. Kadın hamile olduğunu anladığı andan itibaren gerek psikolojik gerek bedenen karantinaya alınıyor adeta. Korkutuluyor ki, ne dense hemen teslim olsun. Bir anneyi yavrusunun canıyla korkutmak dünyada ki en çirkin durum değil midir oysa ki? -Folik asit kullanmazsan bebeğinde zeka geriliği olur! -2'li test yaptırma da down sendromlu çocuğun olsun! -Şeker yüklemesini reddet, bebek doğarken ölsün! Daha fazla yazmak istemiyorum lakin daha ilk aylardan annelerin önüne sunulan sözlere bir bakın! Kadın da sağlıklı bir ruh hali bırakmıyorlar ki sağlıklı şekilde doğuma gitsin. Sürekli bebeği üzerinden tehtid ve korkulara mağruz kalan anne kaygılarından yaşayamaz hale geliyor. "Kaygıdır, strestir oysa organları hasta eden.." Yavrusu üzerinden bu kadar strese sokulan bir anne, nasıl olur da normal bir doğum sürecinde olur? Oysa inanın bana hamile bir kadına verilebilecek en güzel ilaç sadece "sevgidir." Sevgi öyle kutsaldır ki; bazı hastalıkların düzelmesinin tek çaresidir. Şimdi ise sevgi ve maneviyattan yoksun tamamen kimyasallar üzerine kurulmuş hayatlara mahkum olmuş durumdayız. Gün geçtikçe, gelişen teknoloji ile bu uygulamaları azaltıp daha sağlıklı gebelikler sunacaklarına, aksine her geçen gün ismini duymadığımız aletlerle, hiç görmediğimiz hastalıkları bizim zihnimize ekledikçe ekliyorlar. Burda bir tuhaflık yok mu? Buna karşı çıkan vicdanlı doktor ve profesörler de oluyor tabi ki.. Ama sonuç? Ya karalama kampanyası düzenleniyor, yada sıfatları ellerinden alınıyor. Hatta Amerika'da onlarca sistem karşıtı doktorun suikaste uğradığını biliyor musunuz? Hakkı konuşmak sadece firavun devrinde yasak değildi.. Her devrin firavunu var ve şuan (Who/Dünya sağlık örgütü(!)) gibi kuruluşlar güya hayrımızı düşünerek Müslüman nüfusunu hedef almış durumda. Musa aleyhisselam zamanında ki gibi çocuklarımız tek tek yok edilmeye başlandı mı yoksa? -Çoktan.. Yapılan son araştırmalarda sadece 10 bebekten alınan göbek kordonu kanında, 300'ten fazla ağır kimyasal bulundu! Daha anne karnında civa,kurşun gibi ağır metallerin bebeğin kanında ne işi var diye bir Allah'ın kulu sormuyor/soramıyor! Anne ilk 3 ay folik asit içmezse bebeğin zekasını sorgulayan sistem, folik asit diye anneye yutturulan sentetik kapsülün içeriğini sorgulamıyor ne yazık ki.. Oysa ki bir avuç ayçekirdeği, hele hele taze ıspanak en çok folat içeren sebzeyken neden doğalını tüketmek önerilmez? Birisi ilaç mümessilleri mi dedi? -Pardon.. Doz doz tetanoz aşısı yapalım, hastanede dikiş atılırken mikrop kapar da tetanoz olursun deniyor da; "Yıl olmuş 2018, teknolojide zirve yapmışsınız ama hala ameliyathanelerin hijyeninden emin değil misinizde ben tetanoz olayım? Beni bu kadar kimyasala mağruz bırakacağınıza siz neden ameliyat malzemelerinizi temiz tutamıyorsunuz? Sağlıklıyken "hastane enfeksiyonu" kapıp hayatını kaybeden o kadar insan varken tek sorun tetanoz mu yani" diye hesap sorulamıyor mesela.. Bunun yerine anne jelatin,civa, kurşun ve sair kimyasallarla dolu olan bu iğneye teslim oluyor.. Ve bir çok annenin bu iğnelerden sonra sağlıklı ilerleyen gebeliği sorunlu bir hale geliyor. Bebek düşürüyor, şanslıysa(!) Erken doğuruyor.. Hatta geçenlerde bir bebek, annesi tetanoz aşısı olduktan bir gün sonra beyin hasarı ile doğuyor. Anne haberlerde ağzı ile "aşılandıktan sonra oldu bu" diyordu. Lakin kimse o kısmın üzerinde durmadı, sormadı, üzeri kapatıldı ne yazık ki.. Bende hep merak etmişimdir. -Madem ki en ufak bir kesi yada dikiş atılan herkesin tetanoz olma riski varsa neden her ameliyat hastasına bu aşı yapılmıyor da sadece hamile kadınlara yapılıyor? -Cevabı yukarıda verdik.. Anneye uygulanan "kimyasal şeker yüklemesi" sonucunda plasentanın bozulup erken doğumların yaşandığı, sezeryana "mecbur" kalındığı kimseye kapalı bir mesele değildir. Anne bu testler sonucunda o kadar korkutulmuş ki, sağlıklıyken hasta pozisyonuna düşmüş. -Yahu ben çok sağlıklı bir kadındım. Allah rahmimde can verdiği bebeğimle beraber benim bedenimi temizliyor zaten. Niye değişik değişik testlere tabii tutup sonunda beni hasta ediyorsunuz? Desin de görelim. Ufacık bir itirazında cahil ve geri kafalı etiketi yapıştırılıyor. Daha geçtiğimiz günlerde sezeryan sonrası can veren anneyi,sezeryana mecbur bırakanda şeker yüklemesi değil miydi? Kim duydu? Kim bildi? Kim gündem yaptı? Ikili tarama testini reddeden, "yavrum down sendromlu olsa da ben razıyım" diyen annelere sakat çocuk resimleri gösteren hatta "bir ucube mi doğuracaksın" sözlerinin sarf edildiği kanıtlar arşivlerimde duruyor ne yazık ki.. Amniyosentez yapılırken düşen bebekleri nereye gömelim! Netice olarak ne down dedikleri, ne sakat dedikleri çocuklar öyle doğmuyor. Hepsi nur topu gibi sapasağlam doğuyor ama kimse dönüpte "niye beni korkuttun, bebeğimi az kalsın alacaktın!" Demiyor/diyemiyor.. Kadere iman eden bir Müslüman bilmez mi çocuğu sakat doğsa bu onun imtihanıdır. Cennet anahtarıdır! Yada bilmez mi sağlıklı doğan çocuğu da yarın bir kazada sakat kalabilir! Kimin garantisi var buna? Sakat doğacak diye annenin psikolojisini bozup bebeğini alan ve alındıktan sonra meğerse sağlıklı olduğu görülen binlerce can yok mu? Niye "kasten adam öldürme" suçu yapıştırılmaz kimsenin üzerine? Size son olarak şunu söylemek istiyorum: -Testler hata yapabilir ama, ALLAH ASLA HATA YAPMAZ! Teslim olun, doğal yaşayın, kimyasaldan uzak durun, eliniz karnınızda bol bol zikredin. Hücrelerinizi ayetlerle canlandırın. Kuran şifadır buna inanın. "Hurma, zeytin, incir" size kâfi gelecektir.. Tek başına doğum yapan Meryem validemizin hurma ağacı altında doğurduğunu ve bundan rızıklandığını tefekkür edin. Başka birşey gerekseydi Vallahi Rabbimiz evvela ona verirdi. Kendinizi ve bebeğinizi koruyun(!) Siz bu şekilde tevekkül edin, sonuç her zaman taktiri ilahidir.. Sizin yavrunuza olan merhametinizden daha daha çok size merhamet duyan bir Allah'ınız var sizi çaresiz bırakır mı? Tebessüm edin, kaygılanmayın ve çok çok hamd edin🌸 /Yağmur Mirzayeva/
·
57 görüntüleme
Vakur Tscheisever okurunun profil resmi
Yağmur Mirzayeva Hanım'ın facebook hesabı...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.