Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

189 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Modern Mahrem Kitap İncelemesi
Batıcılık(Modernizm) ile İslamcılık birbiri ile sürekli çatışan iki olgudur. Tanzimat dönemindeki batıcılık hareketi ile başlayan bu çatışma günümüzde bazı dönüşüm/değişimlere uğrasa da halen güncelliğini korumaktadır. Bu iki olgu arasındaki çatışmanın temelinde ise ''kadın'' yatmaktadır. Modernizm akımının savunucularına göre kadın o dönem ki mevcut giyim tarzından(peçe, çarşaf) sıyrılması, terk etmesi gerekir. Nitekim bu akımın gerçekleşmesi ve Anadolu'da uygulanabilmesi için gerekli ön şart budur. Peçe/çarşaf/örtülülük/kapalılık batıcılık karşısındaki en büyük engeldir. Zira bu kapalılık ile kadının mahrem alanı terk etmesi ve kamusal hayata adım atması pek mümkün görünmemektedir. Bu düşüncenin karşısında ise dönemin Müslüman/İslamcı düşünürleri şiddetle karşı çıkmış; kadının mahrem alandan ayrılmaması gerektiği, bu giyim tarzını terk ettiği ve kamusal düzleme adım attığı takdirde aile hayatının tehlikeye gireceği ve toplumsal düzenin bozulacağı düşüncesini savunuyorlardı. Bu tartışmalar devam ederken konu üç düzlemde tartışılmıştır. 1- Tamamen batıcılık 2- Tamamen reddetme 3- Yalnızca bilim ve teknoloji alanında uygulanması olmuştur. Diğer bir düzlem de modernizmin kültürel bağlardan kopmadan yapılması gerektiğidir. Cumhuriyetin ilanı ve sonrasında kadının kamusal hayata girişi hızlanmış, Müslüman/Türk kadınından çarşaf/peçe çıkarılmaya başlanmış. Türkiye'de kadınlar erkeklerin bulunduğu alanlara girmeye başlamış bir takım siyasi haklar verilmiştir. Ancak halen çarşaf/peçe kemalist rejimin baskısı altında kalmış İslami giyim tarzını koruyan insanlara iğreti ile bakılmış, gericiliğin/yobazlığın sembolü olarak görülmeye devam etmiştir. Bu dönemde kemalist kadınlar erkekleşmeye başlamış, erkeklerin arasında bulunmaları nedeniyle davranışsal olarak kadınlıklarını/cinselliklerini gizlemek sorunda kalmışlardır. modern yaşam tarzını tercih eden insanlar halkı/milleti/kültürü ile arasında derin kopukluklar yaşamıştır. Bu durumu bir çok yazar roman kitaplarında işlemiştir(örn; Yakup Kadri-ANKARA). 1980 dönemine gelindiğinde çarşaflı/peçeli/örtülü kadınların da eğitim-öğretime katılmak istemeleri modernizm ve islamcılık tartışmalarının yeniden alevlenmesine neden oldu. Bu tartışmanın sebebi geleneksel örtünme tarzından farklı olan bu giyim tarzının kemalistler tarafından halen gericilik/yobazlık/irtica olarak görülmesi ve halihazırda devam eden modernizm akımının karşısında yer almasıdır. Modernizm kemalist bir ideoloji nedeniyle radikal islamcı kadınların bu hakları talep etmeleri, kamusal alana girmeyi reddederken bu dönemde eğitim hakkına kendilerinin de sahip olduğunu iddia ederek eğitim görmek istemeleri konunun siyasi arenada tartışmaya başlanmasına ve siyasallaşmasına sebep oldu. Siyasal İslam kavramı daha çok bu dönemde ortaya çıkmış İslamcıların da siyasi haklar talep etmesi, siyasette İslamcı bir politikanın uygulanabirliği öne sürülmüş, türbanın da kemalist/modernist rejim karşısında bir duruş olarak İslamcıları sembolize eden bir rolü olmuştur. Bu neden türban kemalist rejim için yalnızca gerici giyim tarzı olarak değil Batıcılık karşısında duran bir düşman ideolojinin sembolü olarak görüşmüştür. Üstünde durulması gereken noktalardan bir tanesi de kemalistlerin türbanlı öğrencilerin ailesinin ve çevresinin baskısıyla örtünmek zorunda kaldığı ve islami bir yaşam tarzını seçtiği yanılgısıdır. O dönemde bu öğrencilerle yapılan röportajlar ve görüşmeler göstermiştir ki bu öğrencilerim çoğu üniversite döneminde örtünmüş hatta örtünmesi dolayısıyla ailesi tarafında baskı altına alınmıştır. Bu öğrenciler eğitimin kendi hakları olduğunu ancak çalışma hayatının çok uygun olmadığını kamusal düzlemde çalışmak istemediklerini ancak islami bir ortam olduğu takdirde çalışacaklarını belirtirken sonraki dönemde eğitim gören islamcı kadınlar feminist hareketlerin de etkisiyle kamusal hayatın içinde dahil olamak istediklerini, İslam'ın bunu yasaklamadığını ve çalışmak istediklerini dile getirdirler. Bu İslamcı kadınlarla en büyük tartışmaları Emine Şenlikoğlu ve Ali Bulaç yapmıştır. Bu düşüncenin karşısında duran E.Ş ve A.B feminist kadınları eleştiri yazıları yazarken İslamcı fenisit kadınların yoğun tepkisiyle karşılaşmışlardır. Sonuç olarak: Tanzimatta koşulsuz reddedilen modernizm ve kadınların çarşafı çıkarıp kamusal hayata dahil olması meselesi 1980 ve 90'lı yıllarda İslamcı kadınların da eğitim-öğretim hayatına İslami giyim tarzıyla katılmak istemeleri sonucu kemalist ideolojinin rakibi islamcı ideoloji olarak algılanmış ve mesele siyasal arenaya taşınmıştır. Bu dönemde İslamcı kadınlar tarafından ilk defa yapılan eylemler bu kadınların güçlenmesine İslamcılar arasında yalnızca erkeklerin değil kadınların da söz sahibi olmalarını sağlamıştır. Sonraki dönemlerde ise kadınların yalnızca kendilerini geliştirmek istemeleri, kişilik kazanmak istemeleri, bilinçli bir anne olarak çocuk yetiştirmek istemeleri bunlarla beraber kamusal çalışma hayatına da dahil olmak istemeleri ile modernizme ve kapitalizme entegre olmuş bir İslamcı kadın ve erkek tipini ortaya çıkarmıştır.
Modern Mahrem
Modern MahremNilüfer Göle · Metis Yayınları · 2000229 okunma
·
125 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.