"KELİMELER KİMİN UMURUNDA Kİ?!"Ne hissettiğimi her şeyiyle ifade edemedikten sonra..
Aslında tam olarak şöyle..;
Dev bir ekranın önünde, sessiz bir odada, elinde buz gibi içeceğinle rahat koltuğuna gömülmüş, kumandanın oynat tuşuna basıyorsun.
Görüntü akmaya başlıyor yavaştan. Alt yazı istemiyorum diyorsun, orijinal kelimeleri duymalıyım. Belki kıyısından köşesinden aşina olduğum bir lisandır. Sesler kılavuzluk etsin bana..
Oedipa Maas beliriyor sahnede. Elinde bir mektup. Gözleri, mimikleri, heyecanı oldukça net. Her şey fazlasıyla açık. Ama sadece buraya kadar.
Aniden koyu bir perde iniyor ekrana. Sesler hâlâ belirgin. Sen ne olduğunun farkına varmaya çalışırken, görüntü akmaya devam ediyor.
Çırpınmaya başlıyorsun anlamak için. Ayağa kalkıyorsun bazen, ekrana yaklaşıyorsun. Aydınlık bir nokta bulsan süzülüvereceksin içeri. AMA YOK!
Aydınlığa, ferahlığa yer yok bu kitapta.
Yazarın da kuralları var. Sen, onun yazdıklarını ölçüp tarttığını zannederken, o seni teraziye koyuyor farkında değilsin.
Arka planda tarih akıyor. Farklı isimler, farklı olaylar, göndermeler.. Akışı durdurup düşünmek ya da ne demek istedi diye kafa yormak belki de yapabileceğin en mantıklı şey.
Halüsinasyon mu, gerçek mi?
Parçalarının boyutları birbirinden farklı olan iki puzzle arasından nereye ait olduğumu bulabilecek miyim?
Törpülemem gereken kısımlarımdan kurtulduğumda, şeklimi kaybederken, ruhumu koruyabilecek miyim?
Ya da..
Daha ne kadar yabancılaşabilirim ki kendime?..
Pynchon 'u damardan almam lazım, yazdıklarına gark olabilmek için.
Peki başarabilir miyim?
Bu kaos ve esrarla kuşatılmış hikâyeyi, onun gibi düşünmeden nasıl çözebilirim?
Yazarın kendini sakladığı satırlarda, kitabın yazıldığı dönemin izleri çok belirgin. Vietnam Savaşı'ndan Kennedy suikastine, muazzam bir karmaşanın süzgeçten geçirilmiş hali.
Bulmaya çalışırken kaybeden,
Aradıkça yalnızlığa gömülen,
Çığlık attıkça sesi tükenen Oedipa..
Kitap, belki bir tür dedektiflik hikayesine benziyor gibi görünebilir. Ama kaosun son baskısı niteliğinde.
Gizem çözülecek, o simsiyah perde kalkacak, ufacık bir çatlaktan içeri sızacağım, hangisi gerçek, hangisi kurgu anlayacağım diye düşünmek nafile.
Kelimeden bir urganla kolun kanadın bağlanacak.
Beklenti büyüyüp büyüyüp boyunu aştığında, paranoyanın zirvesine ulaştığında, güzelleştiği kadar zorlaştığını gördüğün satırların sonuna gelmişken..
Evet, ancak son sayfada, kitabın adının anlamını çözebileceğin ama geri kalan her şeyin düğüm düğüm olduğu, müthiş bir deneyim.
Keyifli okumalar..:)