İki dostun mektuplaşmalarıyla başlayan ve roman tarzında ilerleyen eser dostluk, vefa, benlik, kıskançlık ve en çok da aşk kavramları üzerine derinlemesine tefekküre salıyor bizi. Bu kitapta günümüz dünyasında pek de bir karşılığı kalmamış bazı ilişki tarzları ile karşılıyoruz. Mesela Leyla ile Aşık Çelebi arasındaki bi nevi irşad iliskisi ya da Ayşe ile Ekmel Haydar‘ın kitabın tarifiyle ‘zehri şeker gibi yutmak değil, şekerden seçmeden yutmak’ kabilindeki aşk rabıtası bunlardan. Mamafih yine bu eserde, iliklere kadar işlemiş ve son nefeste dahi esaretinden kurtulunmayan kıskançlık marazından muzdarip sefil ruhları da, menfaate sırt çevirmiş, kimseden lütuf beklemeyen, karşılık istemeyen yaşar ölüleri de bulmak mümkün...
“Yaşayan devam eden onlar... Ölseler de ölmeyen gene onlar!”