Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

152 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Kitabı okumuş olanlar bu incelemeyi gönül rahatlığıyla okuyabilir. Kitabı okumamış olanlara tavsiyem ise kitapta yer alan "Sunuş" bölümünü en son okumalarıdır. George Orwell bu kitabında çarpıcı bir şekilde 1930'lar Sovyet Rusya'sını ve daha nice rejimleri eleştiriyor, 2010'lar Türkiye'si dahil. Buram buram yozlaşma kokan bir atmosfer. Eserin konusu, ilgisiz bir çiftçi sahibinin özgürlüklerini kazanmak isteyen hayvanları tarafından çiftlikten kovulması ve sonrasında hayvanlar tarafından oluşturulan düzeni anlatıyor. Halide Edip Adıvar, çevirisine şu notu düşmüş: "Bilhassa, çiftlik memurlarının hayvanların yem saatini unuttukları gün ihtilalin patlaması, üzerinde düşünülecek bir noktadır." Hayvanlara bu ilhamı veren yaşlı domuz Koca Reis, onlara ateşli bir nutuk çektikten 3 gün sonra huzur içinde vefat etmiş, öğretilerini benimseyenler tarafından devrim gerçekleştirilmiştir. Önderleri Snowball ve Napoléon adlı iki domuzdur. Ani bir darbeyle "tek hayvan" rejimini kuracak olan Napoléon ise devrimin yoldan sapmasına vesile olacaktır. Kısa hatırlatmadan sonra incelemeye başlayabiliriz. En başa dönelim, bu kıvılcım hayvanların aç kaldığı bir akşam gerçekleşiyor. Mistik şair Halil Cibran şöyle diyor: "Sen şarkı söylediğin zaman, aç insanlar seni mideleriyle duyar." Görünürde ne kadar bölünmüş olsak da herkesin istediği şey iyi şartlarda barınmak, beslenmektir. İnsanlar aç kaldığında ise karnını doyurmak için yapmayacağı şey yoktur. Napoléon, yetişkinler için uğraşmak yerine gençleri yetiştirmenin daha sağlıklı olduğu kanısındaydı. Yeni doğmuş 9 yavru köpek sütten kesildikten sonra onun himayesine girmiş ve ondan özel eğitim almaktaydı, bu köpekleri kimse görmüyordu. Bu yavrular ileride Napoléon'u "tek hayvan" konumuna getirdi, adeta Schutzstaffel (SS) birimini oluşturdular. "Siyasete olabildiğince iyi yetişmelerini sağlamak üzere gençlerden başlanmalıdır. İyi bir çiftçinin önce körpe fidanlarla, sonra diğer ağaçlarla ilgilenmesi gibi!" der Sokrates. (Sokrates'in Savunması, Euthyphron, Platon.) Diktatör rejimlerde yönetici kendini halk arasında pek göstermeyi sevmez, halka yüzünü başkalarının diliyle gösterir. Her kararnameyi bildiren hatip domuz Squealer gibi. Joseph Goebbels gibi. Rahatsız edici olabilir ama Snowball-Napoléon yeni bir yönetim kurmak için yola çıkan iki yoldaştılar, gün geldi çıkarlar bozuldu ve biri ötekini saf dışı bıraktı. Bu ses çok uzaktan gelmiyor sanki? Asıl çarpıcı olan ise Napoléon'un ilk icraatı, başta karşı çıktığı yel değirmeni projesini başlatmak oldu. Sanki vakti zamanında Üçüncü Köprü fikrine karşı çıkanlar olmuştu... Hatip domuz Squealer'in çiftlik ahalisine sürekli "Bay Jones'un geri gelmesini istemezsiniz, değil mi?" diyerek eski zamanları kötüleyip şimdiki duruma şükretmelerini istiyor ve ahali de onlara inanıyor. Sayfa 107'de şöyle anlatılıyor: "Bir tavuğun başka bir tavuğa, 'Önderimiz Napoléon Yoldaş olmasaydı, altı günde beş yumurta yumurtlayamazdım,' dediği; gölden su içmekte olan iki ineğin, 'Napoléon Yoldaş'ın önderliği olmasaydı, gölün suyu bu kadar tatlı olur muydu?' diye bağırdığı bile duyulmuştu." Hafızama bir yerden "Bizden önce buzdolabı mı vardı, su yoktu be, su!" sesleri çalınıyor. Bu çiftliğin bir üyesi de, geveze kuzgun Moses'tir. Konuşacak bir hayvan buldu mu, hemen başlar anlatmaya bulutların ötesini, oradaki güzellikleri resmeder. "Balbadem Diyarı denen gizemli bir ülke vardı, bütün hayvanlar öldükleri zaman oraya gidiyorlardı. Balbadem Diyarı'nda her gün pazardı; dört mevsim yonca biter, ağaçlar ve çalılar, kesmeşeker ve keten tohumu küspesinden geçilmezdi." Yazarın bu kuş için Moses adını seçmesi ile Avrupalıların Musa peygamberi Moses olarak anması arasında nasıl bir bağ var, bilemem. İhtilalin gerçekleştiği akşamın ertesi günü bir duvara koca harflerle yazılan Yedi Emir'in her maddesi Napoléon tarafından bozulur ve değiştirilir. Çiftlik evinde yaşamak kesinlikle yasaktır ama domuzlar bu kuralı hiçe sayıp halktan koparlar. İçki içmek, hayvan öldürmek, yatakta yatmak yasaktır, ama domuzlar hariç. Hatta bütün hayvanlar eşittir, ama bazı hayvanlar daha eşittir. Yaşlı eşek Benjamin kesinlikle bunadığı için insanı domuzdan, domuzu insandan ayırt edememiş değildi, gördüğü neyse oydu. İnsanlar zaten iğrenç, bir de onların içyüzlerinin vücut bulması daha da iğrenç. İranlı yazar Sadık Hidayet'in Hacı Aga eserinde şu cümle geçer: "Her yerde zenginler bizden yana." Hayvan da olsa, insan da olsa zengin zengindir. Fakir ise fakir. Komşu çiftliğin sahibinin Napoléon'a yaptığı espri ise kitabın en çarpıcı cümlesidir: "Sizler aşağı kesimlerden hayvanlarınızla uğraşmak zorundaysanız, bizler de bizim aşağı sınıflardan insanlarımızla uğraşmak zorundayız!" İncelememizi Halide Edip Adıvar'ın cümlesiyle bitirelim: "İki taraf da kudretini, kendi kafa ve kuvvetinden ziyade, korumak veya kapmak istedikleri yavrulara borçludur. Fakat yavrular, kendi kuvvetlerinden haberdar değildirler..." Ey gençlik, kuvvetinizin farkına varın!
Hayvan Çiftliği
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020246,3bin okunma
··
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.